Mübarek Ramazan ayının ortasında gelen kapanma kararıyla birlikte yine mağdur olan kesimi artık söylememe gerek yok. Anlaşılan o ki, karar alıcıların öyle evine ekmek götürme, ev kirası, su parası, elektrik ücreti ve doğalgaz dertleri yok. Evde ne yenir ne içilir ilgilenmiyorlar. Öyle esnafın, küçük işletmelerin neler çektiğini günlük kazanca muhtaç insanların sorunları umurlarında değil. İşinden ekmeğinden olanlar sanki başka dünyalardan. Yani bunun başka izahı yok. O karar vericiler eğer halkın neler yaşadığını bilseler kapatıyorum derken, bunun büyük kesimlere neye mal olacağını hesap etmezlermi… TOK AÇIN HALİNDEN ANLAMAZA DÖNÜLDÜBuradan şunu çıkartıyorum. Bir zamanlar halkın derdini anlayan, halkla el ele kol kola işbaşına gelenler, artık o halkı filan unuttu. Açıkçası halktan koptu. Yoksa bu kadar çelişkili bir yönetim tarzı olabilir mi? Şimdi bu söylediklerimi kabul etmeyebilirler. Ama biz yaşadıklarımızla, gördüklerimizle konuşuyoruz. Şu anda Türkiye’de günlük kazançla yaşamını sürdüren esnaf ve küçük işletmeler yok sayılıyor. Ne haliniz varsa görün deniliyor adeta. Kimler diyor bunları, elbette para gibi sorunu olmayanlar. Yukarıda saydıklarımı bilmeyenler veya görmek istemeyenler. Bir şey daha var tabi, aybaşında alacakları ücreti garanti olanlar. Aylıkları tık diye hesabına yatırılanlar. Hatta işin siyasi boyutuna baktığınızda 2-3 hatta 4-5 maaş alanlar. Belediyelerde ve bakanlıklarda, bürokraside maaşları dışında boş beleşe huzur hakkı alanlar. Sayacak o kadar çok şey var ki… Şunu unutmalayım, Türkiye çok ciddi bir ekonomik krize sürükleniyor. Üst tabaka daha zenginleşip çoğalıyor, ülke ekonomisinde denge unsuru orta tabaka fakirleşip küçülüyor, alt tabaka ise süratli bir şekilde daha da fakirleşiyor ve rakamlar tahminlerden öte büyüyor. Yani Gelişmiş ülkelerin tam tersine bir görüntü çiziyor. MİLLİ EĞİTİMDE ALT SIRALARDAN KURTULMA ÜMİDİMİZ VAR MI ?Geçtiğimiz gün Gaziantep Milli Eğitim Müdürlüğünün faaliyetleri hakkında genel bir sunum ve değerlendirme toplantısı yapıldı. Müdür Yasin Tepe’nin yaptığı sunumda Gaziantep’in eğitim konusunda çıkışa geçtiği istatistiklerle ve şemalarla anlatıldı. Gönül isterdi ki, bunu toplantıya katılanlara bir kitapçık halinde dağıtılsın. Bizler de ona göre bilgilenelim. Sanırım düşünülememiş. Nitekim sorduğumda Sayın Vali Davut Gül de bu eksikliğin giderilmesini istedi. Ben bu toplantıda söylenenler için çok fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Zaman içerisinde Sayın Yasan Tepe’nin web sayfasında yayınladığı bilgileri inceleyip görüşümü yazarım. Söyleyeceğim şu; Gaziantep eğitimde alt sıralardan ne zaman kurtulacak? Teoriler beni asla tatmin etmez. Ben pratiğe bakarım. Bunun için de yaşadığım şehrin eğitimde alt sıralardan kurtulmasını ve üst sıralara yükselmesini görebilecekmiyim diye düşünürüm. Her sorumlu ve hassas vatandaş gibi isteğim bu. Sayın Davut Gül Valimizin yıl sonuna kadar 100’e tamamlama hedefini belirlediği okul yapımında, rakamın 60’a ulaşması elbette sevindirici. Merak ettiğim için soruyorum, Hayırseverlerin desteğiyle bu tarihe kadar yapılmasına karar verilen şu ana kadar kesinleşen 60 okula, 4-5 yaş kuran kursları dahil midir, yoksa onlar ayrı mı tutuluyor, bilmek isterim. Bu vesileyle Gaziantep’in kurtuluşunun 100. Yılında, 100 okulun tamamlanması için hayırsever Gazianteplilerin ellerini çabuk tutmaları ve kazandıracakları okullarla tarihin sayfalarında isimlerinin altın harflerle yazılmasını sağlamalarını bekliyoruz. Keşke ekonomik gücüm olsaydı da, küçüklüğümden beri tek hayalim olan bir okul yaptırabilseydim.. Tek tesellim gazetemizin açtığı kampanya sonucu bir okul yapımının gerçekleştiğini görmemdir. ANATOLİAN OTELİ AYIBIMIZ Gaziantep için bir dönem çok önem taşıyan otelimizdi. Sonra galiba sahipleriyle bankalar arasında sorun yaşandı ve kapatıldı. Alacaklı bankalar otele müşteri olanlarla adeta anlaşmamak için uçuk fiyatlar istedi. Oysa bu otel yaşamalıydı. Çünkü Gaziantep için çok önemliydi. Sırası gelmişken söyleyeyim, aynı durum Başpınardaki Dedeman oteli için de geçerli. Ama Dedeman, Anatolian gibi kendi kaderine terkedilmedi. Öylece duruyor elbette, ancak parçalanıp dağıtılmadı hiç değilse. Zaman zaman çok uyarılar yaptım bu köşede. Kurtarın bu otelleri Gaziantep kazansın dedim ama hiç oralı olunmadı maalesef. Neyse zaman içerisinde Anatolian oteline hırsızlar dadandı. Şehrin merkezinde göz göre göre hırsızlar oteli parçalamayı sürdürdü. Akıl alır gibi değil ama alacaklı bankaların umursamazlığı, emniyetin bu konuda seyirci kalması, gece ve gündüz bu otelin soyulmasını sebep oldu. En sonunda o bölgede işyeri olan arkadaşım burada yakında olaylar olabilir, cinayetler işlenebilir, tinerci ve uyuşturucuların yuvası haline gelebilir demişti. Nitekim gerçekleşti ve geçtiğimiz günlerde bir kişi ölü bulundu. Sebebi neydi tam bilgi sahibi olamadım. Dün ise bir kişi yüksekten düşerek ağır yaralanmış. Yarınlarda çok daha vahim olaylar olduğunda hiç şaşmam. Çünkü bu şehirde Burç ormanlarının karşısındaki Vali konağı gece gündüz aleni şekilde hırsızlar tarafından parçalandı yine kimse sesini çıkarıp müdahale etmedi. SÜT VE PEYNİR ÜRETİCİLERİNİN MAĞDURİYETİ 17 günlük kapanma döneminde birçok olumsuzluk yaşanıyor. Bunlardan birisi de ilçe ve köylerde yaşayan süt ve peynir üreticileri. Bu üreticiler ürettikleri süt ve ürünlerini günlük olarak bazıları dolmuşla, bazıları ise özel araçlarıyla Gaziantep’e getiriyor ve toptancı veya komisyonculara satıyordu. Öyle köylerde soğuk hava deposu filan yok tabii. Haliyle bu üreticiler ürettikleri peynir ile günlük sütlerini şehre getiremediler. Sosyal medyadan durumu bana aktardılar. Tabii Sayın Vali Davut Gül’ün de kendilerine yardımcı olması için çağrıda bulundular. Vali bey Twitter’da bu üreticilerin ürünlerini şehre getirmelerinde engel olmadığını yazdı. Ama durum elbette öyle değildi. Çünkü toptancılar ve komisyoncular kapalıydı. Süt de, peynir de 17 gün içinde bozulacaktı. İşte burada Tarım ve hayvancılık il müdürlüğü bir formül üretebilirdi. Hatta Ticaret Borsası’nın bile soğuk hava depolarında bu ürünler korunabilirdi. Veya Valilik bu durumdaki üreticilerden peynir ve sütlerini alabilirdi. Bu satırlar yazılana kadar mağdur olan üreticiler yazıp durdu. Hatta Araban ilçesindekiler Kaymakam’ın kendileriyle yeterince ilgilenmediğini, Twitter’dan da engellendiklerini ileri sürdü. Doğrusu Vali Davut Gül’ün bile kendisine yönelik en sert eleştirilerde olgunluk yaparak cevap verip çözüm yolu bulduğu bir şehirde, Araban Kaymakamı eğer bu insanların iddia ettiği gibi yaptıysa elbette üzülürüm.HEPİNİZE İYİ VE SAĞLIKLI HAFTALAR DİLERİM