KATLİAMLARIN EN KORKUNCU ALLAH ADINA YAPILANDIR

Yaratılana canı veren ve ona bir hayat bahşeden kimdir ?

Şüphesiz ki, Allah (C.C). Peki, yaşamı nihayetlendiren irade kime aittir ? Şüphesiz yine Allah (C.C)ın tartışmasız ve mutlak iradesiyle ölüm meleği Hz. Azraile verdiği emrin gereğidir. Yani veren de, alan da Allahtır.

Hayatı bahşedende, hayata son veren de ol deyince oldurandır.

Nida, emr-i haktandır.

Kitab-ı Mukaddes haksız yere bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir buyurmuyor mu ?

Peki, adı her ne olursa olsun ölüm olup yağan bu kanlı infaz timlerini kimler, hangi gerekçeler adına görevlendirmiştir ?

Allahın emir ve ayetleri açık, net ve berrak bir şekilde islamı ve islam içindeki müslümanı tarif ederken.

İslamı tahrif ederek, yalan ve riya ile kendi dinlerini kuranların küfürle oluşturdukları düzenleri, değil islamı, herhangibir dini temsil edebilir mi ?

ÖLDÜRENİN DİLİNDE BESMELE, ÖLDÜRÜLENLERİN DİLİNDE KELİME-İ ŞEHADET

İşledikleri korkunç cinayetleri internet ağıyla bütün dünyaya yayan örgüt, islamı terörize ederek hak dine karşı yaratılan algının da anti propagandanın da tamamlayıcısı oldular.

Hristiyan ekalibiyeti öteden beri islamı kan esasına dayanan bir kılıç dini olarak lanse etmiştir. Rahman-ı rahimin tarafında, insanlık için bir rahmet dini olarak gönderilen islam son din, onun yüce öğretisi Kuran-ı Kerim azimul şan son kutsal kitap, Hz. Muhammed (S.A.S) ise son peygamberdir.

Ancak bir sünni - selefi devleti kurmak üzere korkuyu egemen kılan ve bu yolla hedef toplumları kuşatan örgüt, çok renkli radikal sol grupların sıkça müracaat ettiği, silahlı propaganda manevrasıyla hedef cografyada adını duyarmak ve bölgeye yerleşmek istiyor.

Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerine benzemeyen ve kendilerinden olmayan herkesi düşman ve hedef olarak tayin eden örgüt bütün katliamlarını besmele ile sloganlaştırırken, ne garip ve yaman bir çelişkidir ki, katliama uğrayanlar ise ölümü Kelime-i şehadetle karşılamaktadır.

ORTADOĞUNUN GAYYA KUYUSU, MEZHEPÇİLİK

Mezhepçilik sadece islam için değil, bütün dinler için son derece tehlikeli ve derin bir çukurdur. Dinler tarihi, mezhepçilik adına birbirini doğrayan Hristiyanlığın katı ve karanlık geçmişine gayri resmi yüzünü temsil eder.

Şii ve Sünni olarak bloklaşan islam dini mezhepçiliğin birbirinin kanı, canı ve ırzı üzerine koyduğu ipotekle adeta bir kan davasına dönüştürülmüştür.

Tahranın Şii çekim merkezine karşı, Riyadın Sunni çekim merkezi, kutuplaştırılan islamın giderek kronikleşen acımasız mezhep savaşlarıyla toplulukları haberdar etmektedir.

Mezhepsel ayrımcılık Ortadoğu halklarının yumuşak karnı ve emperyalizmin bölgeyi yeniden düzenleme politikasında kullandığı en kolay ve en kestirme yoldan sonuç alabileceği argümanlardan sadece birisidir.