Yok olmak üzere gülümsemeler, kahkahalar ise hepten kayıp..Her yeni güne mutluluk ve neşe ile başlamak gerekirmiş, öyle diyor doktorlar, terapistler, uzmanlar falan ama her yeni gün yeni sıkıntılar,beklemediğin yeni gelişmelerle karşılaşmalar,yeni ölümler getirdiğinde nasıl olacak bu işler hocam?Hani bazen olurya etrafındaki insanlar güya senin iyiliğin için seni kandırırlar.. İşte o duygu; "Kandırılmışlık" duygusu vardır ya, beterdir, beter!Akıl ve yüreklere bir şüphe, bir kuşku düşmeye görsün. Kemirir de kemirir içini ondan sonra!! İnsan yapısı bu ve en ağrına gidende yine bu duygudur, kandırılmak.. Aşkta da böyledir, işte de... Arkadaşlıkta da, vatandaşlıkta da... kandırılmışlık duygusu, nefret denen o illet duygunun ana besleyicisidir ki, yapılan ihanetlerin atılamama sebebide aynen budur..İlle de gerçeği bilmek ister insan.. Ha o gerçek bazen çok can yakabilir, bütün örülen duvarları da yıkabilir fakat "Kandırılmışlık" duygusundan daha beter olamaz. En azından net ve gerçektir..Kandırılmışlık duygusu karışıktır, anlaşılması güçtür, karışık olan herşey gibi bu duygu da ne kabul edilip geçilir, ne de savaşmaya meyil edebilir.Öyle bir illetir ki insanı yer, eritir bitirir resmen. Boşa koyarsın dolmaz, doluya koyarsın almaz!! Kendini yemeye bitirmeye başlamak kaçınılmaz son olur insanlar için.Gerçeklerin saklanmasıdır işte sona zemin hazırlayan etkende.. Gerçekler saklanınca da hiç şüphesiz kuşku tohumları ekilir her zaman.. Sebebi, iyi niyet dahi olsa, sonucu travmatik bir durumsa eğer, pıt diye insanın zihnine saplanıp kalır.. Demem o ki; kandırılmışlık pek kötü bir duygudur. Fakat kandırıldığını bile fark edemeyenlerin yaşadığı bir yerde bu bile bir mutluluktur; bir gülümseme yayılır yüze... Lakin, buruk bir gülümsemedir, yine de...