Yarı kurban, yarı suç ortağıSimon de beauvoirOrtalama olarak kadın; erkekten daha kısa boylu, daha az ağır, iskeleti daha ince, kalçası, gebelik ve doğurma işlevlerine uyum sağlamış olarak daha geniş,bağ dokusu daha yağlı, şekilleri erkeğinkilerden daha yuvarlak.Genel durum;yapısı,derisi,tüy sistemi,vb. her iki cinste de belirgin olarak değişik. Kas gücü kadında çok daha az, erkeğinkinin üçte ikisi kadar, solunum kapasitesi daha az, akciğerler, soluk borusu, gırtlak kadında daha küçük ve gırtlağın farklılığından gelen ses ayrımı . Kadında kanın özgül ağırlığı hemoglobin daha az ve bunun sonucu olarak da kadın dayanıksız ve kansızlığa daha eğilimli.Kadınların nabızları daha hızlı atar, damar sistemleri daha kararsız(çabuk değişken), çabucak kızarırlar.Bu değişkenlik genel organizmaların göze batan bir özelliğidir.Öte yandan, erkekte,kalsiyum metabolizması daha dengelidir. Oysa kadında daha az kireç tuzu var; aybaşı ve gebelik zamanlarında bunları dışarı atar. Yumurtalıkların kalsiyumla ilgili bir dışarı atma ilişkisi var gibi.Bu değişkenlik yumurtalıklarda ve erkektekinden daha gelişmiş durumda olan tiroid’de, kargaşalara, düzensizliklere neden olur. İç salgıların kana karışması sempatik sinir sistemine etki eder; sinirin ve kasların dizginlenmesi pek mümkün olmayan bir şekilde sağlanır. Bu denge dizginleme eksikliği, kadınları doğrudan doğruya kassal değişimlere bağlı olan çabuk heyecanlanmaya götürür: Kalp atışları, kızarma vb. Bundan da çırpıntılı davranışlar oluşur; gözyaşları, çılgınca kahkahalar, sinir krizleri…Bu davranışlarının çoğunun, zayıf yaratılışından geldiği görülmektedir. Bundan şu sonucu çıkarıyoruz: Kadın tüm memeli dişiler arasında, kendi rızasıyla kendinden vazgeçen(kendine yabancılaşan) ve şiddetli şekilde de bu yabancılaşmayı yadsıyan bir varlıktır. Doğurganlık işlevselliğine bağlı organizma bağımlılığı her kadında kaçınılmaz ve zorla kendini kabul ettirir. Ergenlik krizleri, menopoz krizleri ‘’lanet olası aybaşılar’’ uzun ve çoğu zaman zor gebelikler, acılı ve bazen zor doğumlar, hastalıklar, kazalar insan dişisinin özelliklerindendir.Şu denebilir: Kadının kaderi o kadar kötüdür ki kendini birey olarak gösterirken kaderine karşı daha fazla başkaldırır. Eğer kadını erkekle, dişiyi erkek cinsle kıyaslarsak erkek son derece daha ayrıcalıklıdır, erkeğin cinsel yaşamı kişisel varlığına ters düşmez: Cinsel yaşamı devamlı bir şekilde sürüp gider; krizsiz ve genellikle kazasız belasız. Ortalama olarak kadınlar erkeklerden daha fazla yaşarlar; ama kadınlar çok daha fazla hasta olurlar ve dilediklerince yaşamayacakları bir çok durumların olduğu çok zaman dilimleri vardır.Bu biyolojik verilerin çok büyük önemi var. Bu veriler kadınların tarihinde(yaşamlarında) ön planda bir rol oynarlar. Bunlar kadınların durumlarının önemli birer ögesidirler. Daha sonraki tüm anlatımlarımızda bu ögelere başvuracağız. Çünki, dünyaya tutunma aracı olarak bedenin ,şu ya da bu şekilde dünyaya tutunmasına göre dünyayı kavrarız. İşte bunun için kadın ve erkek biyolojisinin incelenmesinde yarar vardır. Bu incelemeler kadını anlamanın anahtarlarından birisidir.Ama bizim yadsıdığımız, kabul etmediğimiz şey, tüm bunların değişmez bir kader olarak algılanışı. Bu biyolojik farklılıklar, bir cins hiyerarşisini betimlemeğe yetmez, kadının niçin BAŞKA olduğunu açıklamaz ve onu sonsuza kadar ikincil role mahkûm edemez!.’’(Simone de beauvoir, le deuxieme sexe, tome I.)Çeviri Kaya ÖztaşKADIN (Yarı kurban, yarı suç ortağı) kitabından