Her şeyi devletten bekleme alışkanlığımız var ya. Sorumlu yurttaş olmayı bir becerbilsek. Sorumlu birey bilinci geliştiği vakit hayat belki daha zengin ve daha anlamlı hale gelecek. Bu duyguya yürekten inanıyorum.

Geçtiğimiz günlerde sonradan uyuşturucu bağımlısı olduğunu öğrendiğim bir genç çalışmakta olduğum yere geldi.Yüzünde hayata ve insanlara karşı kaygıyla karışık öfke ve kırgınlık vardı. Bir şikayetini aktarmak için izin istedi.’ Gel otur ’ dedikten sonra anlatmaya başladı. Anlattıkları sıradan bir vatandaş için dehşetli ifadeler olabilirdi. Ama benim için artık kanıksadığım bir vaziyet idi.

Parçalanmış ailenin bir ferdi olarak ayakta kalma mücadelesi veren bir bağımlının yapabilecekleri elbetteki sınırlıydı. Önce ailesinden olan sıkıntılarını dile getirdikten sonra etrafındaki bağımlıların durumları hakkında konuşmaya başladı.

Uzun bir dinleyişten sonra asıl sıkıntısını anlattı. Meğerse bir Hastaneye bağımlılık tedavisi görmek için gitmiş. Oradaki kurum yetkilisi kendisine en erken Ağustos ayında tedavisine sıra geleceğini belirttikten sonra film kopuyor. Önce karşılıklı bağırışmalar, sonrasında da istenmeyen hareketler.İsmini vermek istemiyorum ama bugün ülkemizin en seçkin tıp merkezinin madde bağımlılarına tedavi etmek için en erken sıranın Ağustos ayında geleceğini söylemesi tehlikenin sınırlarını anlatmıyor mu sizce?

Bundan daha iyi bir ifade tarzı olabilir mi?

Bağımlı bireylere yapılacak tedaviler için yeni merkezler açmak elbette bir miktar çözüm olabilir. Ancak çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen tehlikelere karşı bilinçlendirme ve eğitim daha önemli değil midir sizce?

Bundan 18 yıl önce kız çocukları arasında bağımlılık yok denecek kadar azdı. Ama bakıyorum kız çocukları arasındaki ürküten artış açıkçası beni çok rahatsız ediyor.

Elbetteki bağımlı insanın erkeği kızı olmaz ama bağımlı bir kardeşimizin anlattıkları kanımızı donduracak düzeyde.

Bilhassa madde temin etmek için suç işleyen gençlerin dramı ayrı bir yazı konusu.

Testi kırılmadan çareler aramak, önleyici hizmetler sunmak en geçerlisi. Hayatlarının altın çağında olan pırıl pırıl gençlerin yeri bağımlılık merkezleri değil, olsa olsa laboratuvarlar olmalı. Gençler araştıran, sorgulayan, dünyadaki gelişmeleri takip edenler olmalıyken hayatta kalmak için savaşan nesil olmamalıdır. Bağımlı bir insanın anlattıklarından sonra aklımda kalan bazı gerçekler şunlar:

Sigaraya başlama yaşı 9’a düşmüş.

Kız çocukları madde bulmak için fuhuşa sürükleniyor. Yuvalar dağılıyor.

Paradan başka gözü görmeyen karanlık odaklar, uyuşturucu madde satarak ceplerini doldurmaya çalışıyor. Sadece tedavi merkezleri kurmak yeterli olmayacak. Gençlere manevi değerler öğretilmeli. Aile kurumu her zamankinden daha güçlü hale getirilmeli.Okullara ve eğitimcilere büyük ödevler düşüyor.Hepimizin uyuşturucu suistimaline karşı yapabileceği bir şeyler var.