Ülke olarak çok zor günlerden geçiyoruz desem, bundan alınanlar çıkacaktır.. Ülke olarak iyiyiz desem, bu sefer tam tersi tepki gösterenler olacaktır..Şehir olarak iyi yönetiliyoruz desem, kaç paraya satıldığımız sorulacaktır.. Şehir olarak kötü yönetiliyoruz desem, yönetenlerce tavır konulacaktır..Öyle bir dönemdeyiz ki, dörde beşe bölündük resmen.. İnsanlar konuşmaya korkuyor artık.. En yakınınızdan bile şüphe duyuyorsunuz resmen.. Kafanızdaki düşünceyi dile getirmeye korkuyor, aman başıma bir iş gelir mi diyorsunuz.. Sizin söyleyemediklerinizi başkaları dile getirsin istiyorsunuz.. Onları dinleyince rahatlıyorsunuz belki ama, vatandaşlık görevinden gittikçe uzaklaştığınızın farkına bile varmıyorsunuz.. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu satırların yazarı için de geçerli bunlar.. Yani öyle bir noktaya getirildik ki, üzülmemek, kahrolmamak elde değil..
Yine de yukarıdaki ifadelerimden dolayı tam olarak umutsuzluğa kapılmıyoruz elbette.. Bu şehirde konuşanların, yazanların sayısının artması lazım diyoruz.. Vatandaşın sesini duyurmak için bu gazete üstlendiği misyonu yerine getirmeye çalışıyor.. Ama iş sadece gazete değil tabii.. Odalar ve STK’lar da ses çıkarabilmeli.. Kavga veya hakaret ederek değil, çözümler sunarak, konuşmalı şehrin meselelerini..

TUNCAY YILDIRIM, MEHMET ASLAN’I GEÇECEK BU GİDİŞLE Şu bir gerçek Mehmet Aslan’ın Gaziantep Ticaret Odası Başkanlığı döneminde yaptıkları asla unutulmaz.. Gerek oda için, gerekse Gaziantep için elini taşın altına koyan, merkezi hükümetlere her sorunu cesaretle dile getirip çözümler üreten bir isimdi.. Bu şehirde Ambargo için miting yaptıran, sonunda mağdur edilen iş adamları ve ihracatların haklarını almayı sağlayan bir oda başkanıydı. Dersine iyi çalışır, çıktığı tüm toplantılarda dinleyenleri etkileyecek bilgi donanımıyla Gaziantep için ayrı bir değer oluştururdu.. Onun içindir ki, Gaziantep Ticaret Odası bu kentin gerek sosyal ve kültürel, gerekse de ekonomik olarak mihenk taşıydı.. Elbette zaman içerisinde değişim gerekti ve oda seçimlerinde kaybetti. Ama yokluğu kısa zamanda ortaya çıktı.. Onun içindir ki, şehir ve oda olarak Mehmet Aslan döneminin herkeste apayrı bir yeri vardır..EZBER BOZAN BİR ODA BAŞKANI OLMAKDönelim şimdiki zamana.. Doğrusunu söylemek gerekirse Tuncay Yıldırım’ı iş dünyası dışında çok kimse tanımıyordu.. Ben bile adını duymuştum sadece.. Bir araya bile gelmemiştik o zamana kadar.. Dahası bazı çevrelerce de küçümseniyordu.. Ama seçildikten kısa süre sonra kendini farkettirmeye başladı.. Etliye de sütlüye de karışıyordu kent menfaatine olabilecek herşey için.. Kimse Cumhurbaşkanının karşısında gerçek sorunları dile getirmez iken, O çıkıp konuşuyordu tatlı diliyle.. Eleştiri kadar önerileriyle, çözümleriyle dikkat çekiyordu.. Odanın alışılmadık etkinliklerle gündeme gelmesi, özellikle Gaziantep’in ciddi manadaki sorunları konusunda susmayıp ses vermesi, ilk zamanlar dudak bükenlerin kafasını kendisine çevirmesini sağladı.. Bir nevi ezber bozuyordu günümüz Türkiye’sinde, konuşmaktan çok susarak görev yapmayı tercih edenlerin aksine.. Dersine iyi çalışıyor Allah için..UMARIM BENİ YANILTMAZBu hamleleriyle benim gibi çok sayıda sanayicinin, iş adamının ve bu kentte yaşayanların dikkatini çekiyor Tuncay Yıldırım.. Haliyle beni de hemen kıyaslama ortamına sürüklüyor ve GTO’da efsane başkan olarak bilinen Mehmet Aslan’dan sonra, artık herkese Tuncay Yıldırım var dedirtiyor.. Şahsen böyle görüyorum yaşananlara bizzat şahit olunca.. Tabii bu benim gözlemim.. Umarım beni yanıltmaz.. Umarım bu güne kadar izlediği rotayı şaşırmaz.. Ve umarım siyasetin etkisine kapılıp bu güne kadar izlediği doğru stratejinin ayrılmaz.. Aslında Gaziantep’te Sivil Toplum Kuruluşları, Odalar ve Dernekler Tuncay Yıldırım’ı örnek alarak bu kentin sorunları için ses verseler, bundan en çok şehri yönetenler memnun kalacaktır..
BU HİKAYEDEN DERS ÇIKARTMALIYIZBir arkadaşım göndermiş.. Çok etkileyici olduğu için sizlerle paylaşmak istiyorum.. Bu hikayeden hepimiz ders çıkarmalıyız.. Zaman öyle bir zaman oldu ki, kimin iyi, kimin kötü, kimin yardımsever olduğunu farkedemiyoruz.. Kötü bildiklerimizin aslında çok iyi birisi olduğunu, iyi bildiklerimizin ise tam tersi olduğunu geç de olsa anlayabiliyoruz.. Bir kere şu gösterişe kaçarak yardım edenlerden inanın nefret ediyorum.. Öyle ki, Ömer bin Hâris’in “Eskiden iyilik yaparlar, söylemezlerdi. Sonra yaptıkları iyilikleri söylemeye başladılar. Şimdi ise iyilik yapmadan söylüyorlar” sözü aslında tam da bu zamana uyarlanabilecek sözdür.. Lafı fazla uzatmadan gelin bu hikayeyi birlikte okuyalım. Çünkü Okuyunca bana hak vereceğinize inanıyorum..Köyde yaşlı bir ressam vardı. Olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı.Bir gün köyden bir fakir gelip dedi ki :“Yahu senin durumun iyi. Neden kimseye yardım yapmıyorsun. Bak fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen Bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun”Ressam tebessüm etti ama birşey demedi.Bu fakir vatandaş bütün köyde sabah akşam o ressamın aleyhinde propaganda yapıyor ve ressamı kötülüyordu..Nihayetinde bir gün ressam hasta oldu . Kimse de onun yanına gelip yardım etmedi, halini sormadı.. Ve sonunda ressam hayatını kaybetti..Aradan bir kaç gün geçti o köyde artık o fakirlere ne fırıncı ekmek verdi, ne de kasap et verdi..Sonunda dayanamayıp hem fırıncıya, hem de kasaba giderek “neden biz fakirlerin hakkını kestiniz?”dediler..İşte o zaman gerçek ortaya çıktı. Hem fırıncı, hem de Kasap yanlarına gelen fakir köylülere “her ay başı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı o yüzden size bir şey veremiyoruz” dedi..Evet.. İnsanların bazıları seni kötü bilir, kimileri ise sudan daha temiz ve berrak. Ne kötü diyenler sana zarar verir ne de iyi diyenlerin bir yararı olmaz. Önemli olan senin gerçekte ne olduğundur... İçinizdeki güneş hiç kararmasın.HEPİNİZE İYİ HAFTALAR