Şu dünya yüzünde yaşayan her insanın ilgi alanı, az çok birbirinden farklıdır ve herkes, ilgi duyduğu alan (o alan içindeki konular, olaylar, hobiler, işler neyse) hep onun peşindedir. İlgi alanları benzerlik arz eden kişiler zaten birbirleriyle dost olurlar. Aynı futbol takımını tutan fakat birbirlerini hiç tanımayan seyircilerin, takımlarının maçını seyrederken, paylaştıkları yakınlığı bir düşünün. Sanki kırk yıllık dost gibi konuşurlar maç hakkında. Neden, çünkü o sırada birbirlerinin ilgi alanı içine girmişlerdir.

Bundan 30 yıl kadar önce bir meslektaşımın bir sözü aklımdan hiç çıkmadı. Bir arkadaşımızın anlattıkları onu hiç ilgilendirmediği ve kendisinin neden hiç konuşmadığı, hatta soğuk durduğu ona sorulduğunda hemen bilgiç bir tavırla cevap verir ve ilgi alanımın dışında derdi. Bence çok haklıydı.

Başkalarının bize anlattığı ve ilgilenmemizi istediği birçok konu nasıl bizi ilgilendirmez veya bizi sıkabilirse, bizim anlattığımız ve ilgilendiğimiz birçok konu ve olay da, başkalarını ilgilendirmeyebilir. Bu konuda ne bizim ne de başkalarının olayı alınganlık ve gücenme sebebi sayıp, küsmeye ve darılmaya hakkı yoktur. Yalnız nezaketle, olması gereken kadar dinlemeli veya anlatmak ihtiyacını kısaca tatmin etmeli, ondan sonra nazik bir şekilde konuyu ve gerekiyorsa ortamı değiştirebilmeliyiz. Karşımızdaki kişinin ilgi alanına girmeyen bir konuda, saatlerce konuşmak, ona işkence yapmaktan farksızdır. Bazı insanlar bu konuda cellat gibidir. Karşısındaki kişinin sıkıntıdan patladığını görseler veya hissetseler bile, acımasız şekilde konuşmaya devam ederler.

Bence her insanın, bulunduğu çevrede, iş hayatında, konu komşu ilişkilerinde hatta aile hayatında, kendi davranış ve konuşmalarını ve her türlü diyaloğunu, onların ilgi alanlarına göre ayarlaması gerekir. O zaman kavgasız, tartışmasız ve gücenme olmadan bir yaşantıyı sürdürmek daha kolay olabilir.

Sevmediği bir yemeği zorla nasıl bir insana yediremezseniz, ilgisini çekmeyen bir konuyu da ona zorla dinletemezsiniz. İş ve meslek seçimi, okulda sevdiği derslere ilgi, sevmediği derslere ilgisizlik, eş ve ev seçimi, seyahat ve gezi anlayışı, beslenme anlayışı, hatta aşk ve sevgi konusunda herkesin kendisine özgü düşünceleri vardır. Zorla güzellik olmaz. Zorlanırsa her şey çirkin ve dayanılmaz olur. Hatta düşmanlık bile olur. İnsanların, çevresindeki tanıştığı, konuştuğu, bir arada olduğu insanlarla diyaloğunda ilk dikkat etmesi gereken önceliğin, onların ilgi alanlarını saptamak ve ona göre davranmak olduğu görüşündeyim. İnsan kalbi kazanmanın, gönül fethetmenin, dost kazanmanın en iyi ve vazgeçilmez yolunun, karşımızdaki insanın ilgi alanına giren konularla ilgilenmek, onları o konularda dinlemek ve hobilerine saygı duymak olduğunu da unutmayalım. Çünkü birçok filozofun da dediği gibi, fark edilmek insanların en vazgeçilmez arzusudur…

'Adama göre iş, işe göre adam' konusunda insanlar bazen yanılır. İşyerlerinde tartışmaların bitmemesi biraz da bundandır. Bir iş yerinde çalıştığı bölümü beğenmeyen, sıkılan ve başarılı olamayan bir elemanın, ilgi alanına ve kabiliyetine daha uygun başka bir servise görevinin kaydırılması halinde, verimimin ve mutluğunun arttığı hemen ortaya çıkacaktır. İş ve meslek seçimi gibi eş seçimi de çok önemlidir. Bunu herkes bilir. Fakat aile ve çevre baskısı ile veya acele kararlar sonucu, birçok yanlış evlilik de olmaya devam etmektedir. Boşanmaların sebebi incelendiğinde, ilgi alanı farklılığı hemen öne çıkar. Başkalarının ilgi alanı olan konuları dikkate alarak davranışlarımızı ayarlamak, onların ilgi alanlarına saygı duymak, bizim ilgi alanımız olan konuları ise ikide bir ortaya çıkartıp, baş ağrıtmamak ve kimseyi sıkacak bir ortam yaratmamak, erdemli davranmanın gereğidir görüşündeyim. Herkese ilgi alanları içinde ne kadar mutluluk ve başarı düşüyorsa onunla yetinmelerini, üst tarafına kulak asmamalarını diliyorum. Baksanıza tuttuğumuz futbol takımı bile her maçta galip gelemiyor ve her yıl şampiyon olamıyor. Bu kadarına da şükür diyelim.