Türkiye ölçeğinde geçen her gün Türk devletinin ve Türklerin aleyhine işliyor. 2002'den bu yana oluşturulan gayri milli yapılanma tali unsurları güçlendirken asli unsuru ise yok sayma noktasına getirmiştir.

Türklük ve yada Türk'ten sayılma algısında yaşadığı sorunlar giderek kronikleşen AKP'nin bu konuda yüzlerce sabıkası var.

MYK üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay'ın 'Türk yoktur' tespiti ise fikriyat olarak AKP'nin en yüksek perdeden kendini ele vermesinden öte bir şey değildir.

Türkiye'de Pomak, Rus, Hemşinli, Gürcü, Manav, Kürt, Laz, Çerkez, Bulgar, Arnavut, Ermeni olabilirsiniz hatta bu mefhumların milliyetçiliğini de yapabilirsiniz. Ancak olamayacağınız ve milliyetçiliğini yapamayacağınız tek şey Türklüğünüz, Türk'e tabi olma durumunuz ve Türk'e tabi olma hakkınızdır.

Türkiye'de Türk olmak yada Türkten sayılmak artık tehlikelerle dolu bir rus ruleti haline getirilmiştir.

Giderek kanıksanan bu tehdit ve tehlikelere rağmen inadına Türk olmaya yada Türk kalmaya kalktığınızda ise yaşam hakkınızın dahi gasp edilebileceği bir sürece itilenebilirsiniz.

AKP iktidarıyla perçinlenen ve AKPlileşmekte olan toplumsal doku giderek AKPlileşen devlete dönüşüyor. Bu durum gerici ve bölücü diktatoryal bir siyasi sürece tekamül etmektedir.

Gericilik başta AKP olmak üzere cemaat ve diğer radikal islami gruplarla eş güdümlü bir şekilde süreci sağarken, bölücü cepheleşme ise BDP ile giderek legalize olan ve sürece dahil edilen PKK-KCK oldu bittisiyle kendini göstermekte ve Washington merkezli planlara biat etmektedir.

TARİHİN EN BÜYÜK YALANI: ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ

Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla Amerikan planlarına direnen Ulusalcı Komutanlara kurulan kumpas bir anlamda Milli Direncin halının altına süpürülmesi anlamı taşıyor.

KCK tutuklusu BDP Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle'nin 'Ergenekon ve Balyoz operasyonları Ordu içindeki Amerikan karşıtı komutanlara yapıldı' açıklaması çıplak gözle dahi alenileşmiş bir tespit olması açısından önemlidir.

Bu bağlamda; yeni bir anayasa yapma istem ve arzusundan, Kürt açılımına , şimdilerde ise 'Barış Süreci' denilen melun yapılanmaya kadar her eylem ve tezahürün Abdullah Öcalan- Tayyip Erdoğan ittifakıyla Kürdistan'ı inşaa etme amacına yönelik olduğu biliniyor.

Türk ordusunu kışlasına hapseden, Güvenlik güçlerini operasyon yapamaz hale getiren , İmralı-Kandil hattını kutsayan bu anlayış, PKK'nın Türk Devletine son ve en ölümcül darbeyi vuracağı güne kadar sürecekir.

Zira PKK, bizzat AKP hükümetinin kendisine sağladığı güvenli koridorları kullanarak güç depolamakta, milislerini eğitmekte ve bölgeyi silahlandırmaktadır.

POZİSYON: ETKEN BÖLÜCÜ VE IRKÇI GÜÇ, EDİLGEN ASLİ UNSUR

Peki Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk asli unsuru, muhtemel bir kalkışmaya mukavemet göstererebilecek güce , disipline ve kararlılığa sahipmi?

Farklı kaynakların doğruladığı 'Her eve bir kalaşnikof' taktiğinin sloganlaştığı, 'Seçimlerden sonra iç isyan'ın realiteye dönüşeceği bir senaryonun karşı alternatifi oluşturuldu mu?

PKK yapılanmasının Türk Devletine karşı başlatacağı topyekün bir iç savaşta korucularında silahlarını askere karşı kullanması hedeflenmektedir.

Kendi içinde sürekli zaafiyet yaşayan istihbarat birimleri gelişecek namüsait bir durumda nasıl bir rol oynayacak?