Yıllardır dile getiririm.. Eğer bana sosyal medyadan veya özelden gelen şikayetler çoğalıyorsa, bilin ki bu şehirde işler iyiye gitmiyordur.. Ne kadar şikayet azalırsa o zaman işler düzgün gidiyordur.. Son dönemde en çok şikayet hırsızlık olaylarından gelmeye başladı.. İşyerleri ve evlerdeki hırsızlığın artışını son affa bağlayan da var, il dışından sadece hırsızlık için gelenlere de.. Ama bir gerçek var ki, kent içinde de kırsalda da evlerimiz ve işyerlerimiz güven altında değil arkadaşlar.. YATAK ODAMA GİREN HIRSIZI KAMERA BELİRLEDİ AMA BULUNAMADI Kent merkezinin yanısıra, bağ evleri dediğimiz kırsaldaki evler ve sitelerde meydana gelen hırsızlık haberlerinin çoğalmaya başlaması hayra alamet değil maalesef.. Kilis ve Burç tarafındaki bağ evleri tam korku yeri olmuş durumda.. Adamlar site filan dinlemiyorlar giriyorlar.. Bizim sitede bile artık geceleri bekçiler köşe bucak hırsız kovalıyor.. Bu hırsızlık olayının bir mağduru da benim aslında.. Dikkatli okurlarım bilir, gece yatak odamda hemde ben uyurken hırsız içeri girip ne varsa alıp götürdüğünde, iyi ki uyanmamışım demiştim.. Çünkü bir uyansaydım belki de hayatım kararacaktı. Buna ettiğim şükürü okuyan bir okurumuz, “uyanamazdın, çünkü odaya sprey sıkıyorlar” demişti.. O dönemin Valisi Sayın Ali Yerlikaya bu konu üzerinde çok durmuş, hatta o dönemde yeni göreve başlayan Jandarma Alay komutanına bizzat talimat vermiş ve ekipler hem evimize, hem de işyerimize gelmişti. Kamera kayıtlarında bariz şekilde eve giren şahıs maalesef bulunamadı.. Ve olay da sanırım kapatıldı gitti.. POLİSİN CİMERE YAZIN TAKVİYE İSTEYİN TAVSİYESİ Bunu niye yazdım, çünkü hırsızlık yapan ya az ceza alıyor, ya da, mahkemece serbest bırakılıyor. O tarihte konuştuğum polis ve jandarma yetkilileri, “biz yakalıyoruz ama mahkemede serbest kalıyor” demişlerdi.. Şimdi bir okurum iş yerini açan hırsızları yazmış ama farklı bir yaraya parmak basmış.. Polis kardeşlerimizin dert yandığı bir konuyu iletmiş bana.. Hiç değiştirmeden paylaşayım yorumu siz yapın.. “Sayın Özekşi, son zamanlarda Gaziantep’te çoğalan hırsızlardan bende nasibimi aldım. Şunu belirtmem gerekirse, vatandaşın yetkililere en hızlı sesini duyurma şekli doğru ve dürüst olan gazetecilerdir. Bunlardan birisi de sensin benim için.. İşyerim soyuldu geçenlerde, zarar çok büyük olmasa da, burada asıl konu polisin yetersizliği abi.. Gaziantep ili kiralar, eğitim seviyesi ve yoğunluk bakımından memurlar tarafından tercih edilmiyor. Polis bize doğrudan bunu Cimere yazın, bu şehre polis isteyin diyor. Bu nasıl iştir abi. Hadi polisten vazgeçtik o kadar bekçi alındı, işyerlerimiz yine soyuluyor.” Maalesef bu sorun Gaziantep için çok ciddi boyutta. Sadece güvenlik görevlileri değil, akademisyenler de gelmek istemiyor bu şehre. Birincisi pahalılık, ikincisi sosyal yöndeki eksiklik. Eşler ve çocuklar tercih etmiyor bu şehri.. ALİ GÜR ÇOK NET KONUŞMUŞTU Kaldı ki, geçtiğimiz günlerde Gaziantep Üniversitesi Rektörü Ali Gür de bu gerçeği dile getirmiş ve “Şu anda Gaziantep’te kiraların, konutların pahalı olduğunu kabul etmeyen kim var? Öyleyse Gaziantep’te siz kaliteli akademisyeni nasıl tutacaksınız? Bir profesör maaşıyla çocuğunu nasıl okutacak, bir ev tutup kiraya nasıl oturacak. Yanı başımızda olan Kilis, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Adıyaman, Elazığ ve Malatya’da memurlara geliştirme ödeneği verilirken, Gaziantep bu kapsam dışında. Gaziantep şehrinde memurlar için maaşlarına ek verilen geliştirme ödeneği yok. Bizim ayarımız İstanbul gibi kabul ediliyor. Komşu illerdeki memurlar maaşlarını ortalama 1000 TL daha fazla alıyor. O zaman öğretim üyesi neden burada dursun? Niye 3-4 bin lira kira versin?” demişti. Sayın Gür’ün bu serzenişi sadece eğitim görevlileri için değil, polisler için de geçerliydi. KAPANAN İŞYERLERİ KİLİDİ VURUYOR, İŞSİZLİK ARTIYOR. Bakın nereden nereye geldik ama hepsi birbiriyle bağlantılı bunların.. Ben daha karamsar olduğumu söylemeliyim.. Çünkü durumlar hiç iyi değil.. Pandemi nedeniyle kapanan işyerleri, işsiz kalanların sayısında artış hiç hayra alamet değil.. Dün Üniversitenin önünden geçiyordum baktım o cıvıl cıvıl cafeler kapatmışlar teker teker.. Şehri gezdiğinizde çok yerin kapalı veya devren satılık tabelalarını görüyorsunuz.. Bu kadar insan ne yapacak kimse bilmiyor. İşyerlerinde çalışıp işsiz kalanlar ne olacak, çözüm bulunmuyor.. Peki nereye kadar gidecek bu durumlar ? İşte orası beni endişelendiriyor arkadaşlar.. Çok kötü düşünmek istemiyorum ama, bu gidişle çoğalan işsizlik, evine ekmeğini götüremeyenlerin durumu bu şehre ciddi manada sıkıntı getirecek. Dahasını yazmak istemiyorum.. Umarım devletimiz çözüm bulur.. SİZ BİR DE EKİM AYINI DÜŞÜNÜN Yukarıda işçileri ve kalifiye çalışanların durumlarını yazdım.. Asıl endişemiz Ekim ayındaki ödemeler.. Biliyorsunuz ağırlıklı olarak işletmelerin 6 ay ödemesiz alınan kredilerde taksit ödeme zamanı geldi. İkinci dalga korkusu yaşayan kredi borçluları, taksitleri nasıl ödeyeceğini düşünmeye başladı. Malumunuz Hükümet pandeminin ilk aylarında piyasaları canlandırmak için vatandaşları düşük faizli ve ödemesiz dönemleri bulunan kredilere yönlendirmişti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerine göre, TL kredi hacmi 8 ayda 615 milyar TL arttı. Özellikle kamu bankalarının verdiği temel ihtiyaç ve işletme kredisi paketlerinden nisan ayında yararlananlar için ödemesiz dönem ekim itibarıyla bitiyor. Şimdi ihtiyaç kredisi çeken 7 milyon vatandaş ile Halkbank’ın Esnaf Destek Paketi kapsamında kullandırdığı işletme kredisinden yararlanan 1 milyon esnaf, ekonomide olumlu bir gelişme olmamasına rağmen taksitleri nasıl ödeyeceğini düşünmeye başladı. Üstelik bir yandan faizler artıp krediler de kısıldığı için ikinci dalganın kapıyı çaldığı bugünlerde borcu borçla ödemek de zorlaştı. Yani bu işin içinden nasıl çıkılacak doğrusu merak ediyorum.. BİR TAVSİYEMİZ OLACAK LÜTFEN DİKKATE ALIN Bir arkadaşım gönderdi bana.. Aslında benzerini biliyor ve gece veya sabah yatakta uyanınca hemen ayağa kalkmamak gerektiğini çünkü, uzun süre yattığımızda tansiyonumuzun düşmüş olması hasebiyle ani hareketler yaptığımızda, hem baş dönmesi hem de bazı kas zedelenmelerine neden olabileceğini biliyordum.. O yüzden önce yatağımıza oturup etrafa bir bakmamız gerektiğini, bu süre zarfında bilinç durumunun oluşacağını ve tansiyon dengeleneceğini öğrenmiştim. Ama şimdiki paylaşılan çok farklı.. Bunu paylaşan bir doktor.. Ve ucunda ölüme giden yol var.. Ve zaten başlığı da “Ani ölümden nasıl kaçınırsınız” konulmuş.. Gelin dikkatlice okuyalım ve mutlaka, ama mutlaka kendine uyarlayalım.. HAYDİ BAŞLAYALIM“Geceleri evi kontrol etmek veya işemek için kalkanlar için.
Her birey üç buçuk dakika yatakta kalmalıdır..
Çünkü Üç buçuk dakika ani ölümlerin sayısını büyük ölçüde azaltacaktır.
Genellikle bu olur: Hala sağlıklı görünen bir kişi gece öldü şeklinde İnsanların hikayelerini sık sık şöyle duyuyoruz: "Dün onunla sohbet ediyordum, neden aniden öldü?" diye şaşkın ifadeler kullanırız..
Bunun nedeni, geceleri tuvalete gitmek için kalktığınızda, genellikle aceleyle yapılandır.
Hemen dururuz ve o an beynin kan akışı olmaz.
Neden "Üç 1/2 dakika" çok önemlidir?
Gecenin ortasında, idrar yapma arzusu sizi uyandırdığında, örneğin, EKG paterni değişebilir.
Çünkü aniden yükseldiğinde, beyin anemik olacak ve kan eksikliği nedeniyle kalp yetmezliğine neden olacak. Onun için “Üç 1/2 dakika” uygulamanız önerilir; bunlar:
1. Uykudan uyandığınızda, ilk bir buçuk dakika boyunca yatakta kalın;
2. Bir sonraki 1/2 dakika boyunca yatakta oturun;
3. Son yarım dakika boyunca yatağın kenarında oturarak bacaklarınızı indirin.
Üç buçuk dakika sonra, anemik bir beyniniz olmayacak ve kalp düşmeyecek ve düşme ve ani ölüm olasılığını azaltacaktır.
Aileniz, arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle paylaşın.
Yaş ne olursa olsun oluşabilir; genç veya yaşlı.
Paylaşmak ilgi gösteriyor. Zaten biliyorsanız, bunu bir inceleme olarak düşünün. "
Siz siz olun sağlığınızı ciddiye alın. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR