Bu haftaki yazım, inanın hayatımın en zor yazılarından birisi olacak.. Hikayesi o kadar fazla ki, sadece iki günde yaşananlar, ancak kitap yazılarak anlatılabilir.. Ama ben bunu bu köşeye sığdırmaya çalışacağım.. Şunu peşin söyleyeyim, Gaziantep yeri doldurulamayacak kadar nitelikli, kişilik yönünden süper bir değerini kaybetti.. Ailesi, anası babası, eşi, çocukları, tümden bir oğul, eş ve baba kaybetti, ama asıl kaybeden koskoca bir şehir oldu.. Bu şehir Korkut’u kaybederken, zaten sallantıda olan önemli değerlerini de kaybetti.. Bakmayın şimdilerde atıp tutanlara, yazıp duranlara.. Yarın hepsi unutulur.. 1 hafta sürer hepsi.. Ama bizler unutamayız, çünkü Korkut ile birlikte bu şehrin makyajı silindi.. Yıllardır anlatmaya çalıştığımız her şeyi Korkut tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı..LİYAKAT ÇÖPE, SADAKAT BAŞTACILiyakatın çöpe atıldığı, sadakatin baştacı edildiği günümüz Türkiye’sinde ve Gaziantep’inde, Korkut gibilerin çoğalmasını isteyenler, ekonomik çıkmaza sokuldu, perişan edildi.. Sahip çıkılmadı, yalnız bırakıldı.. Çok basit, bakın Gaziantep’e.. Kurumlara, kuruluşlara.. Kaç tane Antepli görebilirsiniz.. Kaldı ki görmek istediğiniz o Antepliler liyakat sahibi olanlardır.. Sadakatten uzak, işini yapan, memleketini seven, kendini geliştiren insanlardır.. Ama hepsi bilgileriyle, nitelikleriyle bir kenara atılmışlardır.. Onun içindir ki, bir iskele çökmesiyle yaşananlar karşısında siyasi görüşleri ve sadakatleriyle göreve gelenler iş bilmezliklerinden dolayı çaresiz kalmışlardır..İş bilenlere itibar etmemişler, bu konuda uzman sayılanların tüm uyarıları ve tavsiyelerini dinlememişlerdir.. Herşeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır. Sonra 33 saat boyunca yapamadıklarını aşırı ısrar sonucu kabul ettikleri ve sıradan diye küçümsedikleri kalıpçı- iskeleci ustalar gerçekleştirmiştir.. Yani bir kalıpçı pratiği bile onların bildiğini sandıklarını yerler bir etmeye yetmiştir.. Ne var ki, o kadar gecikme Korkut’un hayatına mal olmuştur..haber-geldi-korkut-kucukcan-yarali-olarak-hastaneye-kaldirildi-1573856915-11774729611.jpgCAMİ YERİ BAŞINDAN YANLIŞTIDedim ya yaşananlar kitap olur diye.. Başına dönersek işin, bu Caminin yeri zaten yanlıştı.. Çünkü oradan tramvay geçiyordu ve yanılmıyorsam Asım Güzelbey karşı çıkmış ve ruhsat verilmemesi konusunda çok direnmişti.. Haber de yapmıştık o zamanlar bu gelişmeyi.. Ne var ki yapımına başlandı, ihaleyi alan kişi Fetö’den tutuklandı ve tıpkı yıkılan ve benzin istasyonu yapılmak istenilen Binevlerdeki Vali Konağı gibi yarıda kaldı.. İçerisinde hemde yasalara uymayan yükseklikteki ahşap iskelesiyle yıllarca kendi haline bırakıldı. Şunu da bilginize sunayım, orada her tramvay geçişinde çevresindeki binalar titreşimden etkileniyor.. İkamet edenler söylüyor bunu.. Dahası, Tramvayın hemen yanındaki caminin kubbe kısmı açık olduğundan tahmini 6 yıl boyunca, iskelenin güneş ve yağmuru almasının yanısıra, birde o titreşimden etkilenmemesi mümkün müdür.. BABASI "OĞLUM GEL GİRME BU İŞE"DEMİŞTİİşte ne olduysa oldu ve son dönemde bu Camii inşaatının tamamlanması için harekete geçildi.. Bu konuda tecrübesiyle tek isim olan Korkut Küçükcan ile temasa geçilip davet edildi..Görüşmeler yapıldı ve teklif beklendi. Sevgili Korkut masa başında evet demedi ve “durun önce gidip inşaatı gezeyim, ölçümler yapayım ondan sonra konuşuruz” dedi. Doğrusu da buydu.. Çünkü Liyakat sahibiydi.. Paraya değil, işe önem verirdi.. Hatta babası Kemal Küçükcan’a durumu anlattığında aldığı “oğlum girme bu işe ” uyarısına, “baba ortada harabe halinde bir inşaat var, benim işim de bu, biz yapmazsak öyle mi kalsın, ben işin parasında değilim ki” dediğini biliyorum.. Ve toplantıdan önce inşaata gittiğinde olanlar oldu..Çökmeyi duyduğumda hemen Sayın Mehmet Tahmazoğlu’nu aradım, “orada kimse çalışmıyor, duydum ama inşaat kapalı, fen işlerini camiye gönderdim” demişti. O sırada saat 15.30 gibiydi.. Bu yaşananlar Fen işlerinde olduğu için haliyle Sayın Tahmazoğlu’nun detaylardan haberi yoktu. Aldığım bilgi, toplantı için gecikince Korkut Küçükcan, Fen işlerinden Şema hanım tarafından telefonla aranıyor ve “nerede kaldın” deniliyor. Korkut da, “camiye bakacağım proje ile yerinde farklı sanki” diyerek biraz gecikmeyle toplantıya geleceğini söylüyor. Şeyma hanım da aman dikkat et”diye tembihliyor.. Ne zamanki ekip çökme haberi üzerine camiye gidiyor ve olanları görünce Tahmazoğlu aranarak durum hakkında bilgi veriliyor.. İşte o zaman panik başlıyor.. ÜÇ GENCİN UYDURUK BEYANI VE AFAD'IN YETERSİZLİĞİHemen belirteyim, olay yerine ilk polis ve Şahinbey belediyesi ekipleri ve itfaiye geldi.. Haliyle AFAD da yetişti.Ne varki. böyle bir olay için tecrübeli olmayan insanlar ile yetersiz araç gereç konusu Termal kamera nın olmayışı ile ortaya çıktı. O kadar ki, Şahinbey dışında gelen ekibin ellerine giyecekleri eldiven de yoktu.. Hemen haber salındı eldiven bulundu ama yetersiz kalındı. Öyleki bazı çalışanlara ertesi sabah eldiven dağıtıldı. Termal kamera akşam saat 19 sıralarında getirilebildi.. Emniyetten köpek istendi ama geldiğinde beklenen karşılık bulunamadı. Bir saniyenin bile önemli olduğu olayda bilgisizlik, yetersizlik, koordinesizlik, laçkalık, ne ararsanız vardı.. Aralarında gerçekten iyi niyetiyle canla başla çalışanlar ile, öfkelenen, kendi kendine söyleyenlerin varlığı gözlerden kaçmadı.. Üç tane maceracı gencin sözlerine odaklanan AFAD yetkilileri, kendilerine uyarıda bulunan 4 koldan girelim tavsiyelerine itibar etmedi. Bunun en canlı şahitlerinden birisi İbrahim Apa idi.. Oysa Korkut tam ters köşedeydi ve ahşap iskelelerin üst kısmında mahsur kalmıştı.. 33 saat boyunca kaybedilen zaman, haliyle ilk anda kafasından darbe alan Korkut’un yaşaması için çok geç bir zamandı ve öyle de oldu..O KALIPÇILAR İLK BAŞTA SOKULSAYDI KORKUT BELKİ DE YAŞIYOR OLACAKTIŞu bir gerçek ki, orada bulunan inşaat sektörünün deneyimli isimlerinin iki gün boyunca AFAD’ın başındaki zevata kalıpçı getirilme önerisi Korkut'un bulunduğu akşam saatlerinde kabul edildi. Böylece sosyal medyadan kalıpçılara çağrıda bulunuldu.. Böylece Suriyeli kalıpçıların yer aldığı grup, AFAD’ın tersine, çöken iskelenin üstüne çıktı. Ve kısa süre sonra Korkut’un yerde yattığını gördüler.. İçlerinden birisi hemen “buldum, burada” diye haykırdı. Herkes oraya koşuştu haliyle.. Birisi Korkut’un elini tuttu ve “nabzı atıyor, yaşıyor” diye bağırdı.. Bu ses dışarıda bekleyen ailesi ve Vali Davut Gül’e ulaştı.. Herkes birbirini kucakladı, alkışlar orayı çınlattı.. Sayın Vali heyecanla hemen yüksek bir yere çıktı ve Korkut’u canlı bulduklarını belirterek, emeği geçenlere teşekkür eden konuşmasını yaptı.. Bunun üzerine Ajanslar, televizyon ve gazeteler hemen haberi duyurdu.. Ne var ki Üniversite hastanesine gidildiğinde Korkut’un tahmini 8 saat önce yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.. Gerisini söylememe gerek yok.. SEVİNÇ ve ÜZÜNTÜ’yü hepimiz birlikte yaşadık.. Sabaha kadar uyumadık… Ve sevgili Korkut’u, gözyaşlarımızla toprağa verdik..ÖZELEŞTİRİ ZAMANIŞimdi gelelim son söyleyeceklerime.. 1- Bu olay sonrası ihmali olan, kusuru bulunan kim varsa mutlaka hukuki süreç başlatılmalıdır.. 2- STK'lar el ele vermeli ve yanlış adım atmamalı, siyasi hesap yapmamalı, olayı bütünlükten uzaklaştırıcı düşünce ve eylemlere yönelmemelidir.. 3- Bu vesileyle kenti yönetenler kurumları tekrar gözden geçirmeli, deneyimli ve liyakat sahibi insanların varlığının farkına varılarak bilgi alışverişinde bulunmalıdır. 4- Sayın Vali Davut Gül, AFAD’ın eksilerini ve artılarını objektif gözle değerlendirmeye almalıdır.. 5- Bu Cami işlerinde artık ağaç iskele işinden vazgeçilmelidir.. Yaptıran ve yaptıracak olanların konumu iyice incelenmelidir.. 6- Şahinbey Belediyesi kendine özeleştiri yapmalıdır.. 7- Küçükcan ailesine manevi olarak her türlü destek verilmelidir.SAYIN TAHMAZOĞLU ANKET YAPTIRSIN ONA GÖRE YOL HARİTASI ÇİZSİNVe en önemli söyleyeceğim şey, Sayın Mehmet Tahmazoğlu’na olacaktır.. Biliyorum ki işi çok zor. Küçükcan ailesi kadar olmasa da bunun acısını ve sıkıntısını fazlasıyla yaşıyor.. Şu anda Gaziantep’te 7 den 77’ye hatta daha fazla yaşlardakiler dahil herkes bu Cami inşaatını ve çöken iskelenin altında kalan Mühendisi konuşuyor.. Ki o mühendis mesleğinde en üst seviyede ve insani yönüyle herkesin sevdiği bir kişilikti.. Cami yapımını devam ederse halkın adını söylerken veya yeri tarif ederken, “şu mühendisin öldüğü cami” diyecek. Camiye verilecek isim asla söylenmeyecek.. Yapılsa bilez Korkut Küçükcan'ın adının verilmesi de işe yaramayacak.. Şimdi bunları Türkiye’nin en büyük 2. Camisi iddiasıyla hayata geçirmek isteyen bir başkana söylemek elbette kolay değil. Ama ben Gaziantepte yaşayan bir vatandaş olarak soru ve öneri hakkımı kullanmak istiyor ve “Sayın Başkan gelin bir anket yaptırın, hem o bölgede hem Gaziantep’te.. Talihsiz bir olayın yaşandığı buraya Cami olarak devam mı edelim, yoksa adını Korkut Küçükcan vermeyi düşündüğümüz devasa bir park mı yapalım” diyorum.. NOKTA..Hepinize iyi haftalar