Özellikle orta ve alt gelir grubuna mensup insanların iliklerine kadar hissetmeye başladığı hayat pahalılığı artık bir realite.Geçim endeksi ile çalışanların ücretleri arasındaki çelişki giderek artarken, bu en can alıcı soru ne yazık ki çoğu zaman cevapsız kalıyor.Muhalefetin ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı mutfaktaki yangın, iktidarın ters salvolarıyla gündemin dışına doğru itekleniyor.İşçi, memur, emekli, esnaf ve dar gelirliler için giderek azap haline dönüşen yaşam koşulları, “tok açın halinden anlamaz” gerçeğinden bahisle diğer kesimin bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.Bir kesim gelirini katlarken bir diğer kesim denk bütçe yapmak için mucizevi yöntemler arıyor. Neredeyse borçsuz insanın olmadığı Türk toplumu günü kurtarma peşindeki talep ve endişesinden dolayı istikballe ilgili bütün hayallerini ve planlarını süresiz olarak ertelemek zorunda kalıyor.Milyon dolarlarla konuşan bir avuç mutlu azınlığın gözü dönmüş açlığı karşısında, binleri dahi telaffuz edemeyen mutsuz çoğunluğun duruşu toplumu derinden derine sarsıyor.Disiplinden iyice kopan, şirazesi kaymış toplumsallığımız “ben” merkezli bir anlayışla, egonun tavan yaptığı emsalsiz bir soysuzlaşmaya ve kimliksizleşmeye doğru evriliyor.Yönettiğini zanneden iktidar yönetemiyor adeta savruluyor. Etkisiz ve yetkisiz muhalefet ise iktidarı ellerinde bulunduranların gündemi değiştiren tuzaklarına sazan gibi atlayarak asıl konudan uzaklaşıyor.Halbuki geniş yığınlar kısır çekişmeler ya da karşılıklı fikir düellolarından çok, somut adımlar görmek ve yaşanmakta olan toplumsal tahribatı rehabilite edecek hamleler bekliyor.Üretim ekonomisini rant ekonomisine tercih edip, ülkenin kaynaklarını betona gömme anlayışıyla devam ederseniz olacak budur.Yolda, yolakta, caddede, sokakta kendi kendine konuşan, istem dışı hareketlerde bulunan insan manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Bu dramatik ve travmatik durum uzun bir zamandan bu yana yüksek sesle dile getirdiğim bir tespiti tekrarlamama neden olmuştur.Türk Toplumu ruhen ve bedenen hasta 19 yılda ülkeyi getirdiğiniz nokta işte burası. Eserinizle ne kadar övünseniz azdır.