İnsan, kendini aşan, elinden yapacak bişeyler gelmediği, ya da elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra, çaresiz kaldığı zamanlarda, durumda kendi kendisiyle biraz gırgır geçmesini bilmeli.

Olumsuzluklar karşısında kumkuma kuşu gibi karamsarlıkla düşünüp ah-ı vah etmek hiçbir işe yaramaz. Tersine olaya biraz umut, biraz neşe, biraz gır gır katmak belki moral açısından işe bile yarayabilir.

Ol sebepten ben de işi biraz gırgıra alarak yazıyorum.

Neymiş de ellerimizi yirmi saniye sabunla iyice yıkamalıymışız. Hatta bunun nasıl olması gerektiğini göstermek için bir doçent, bir profesör ve de bir sunucu, ellerine eldivenler geçirip ve de eldivenleri mürekkeplere bulayıp saygıdeğer halkımıza, ellerimizi nasıl yıkamamız gerektiğini bilimsel ve de filimsel bir şekilde ve de belki binbirinci kez anlattılar. Ama gene de bazı sorular yanıtsız kaldı.

İşte o soruları kemal-i ciddiyetle soruyorum.

• Bu yirmi saniye ne zaman başlamalı?

• Sabunu elimize alır almaz mı?

• Köpürtmeye başlar başlamaz mı ?

• Sabunu tekrar elden bırakınca mı ?

• Ellerimizi sıcak suyla mı, soğuk suyla mı, ılık suyla mı ? Yıkamalıyız?

• Söz konusu yirmi saniye örneğin yirmi beş, hatta otuz saniye olamaz mı ?

• Önümüzde, arkamızda, sağımız da, solumuz da ve de kolumuz da saat yoksa, bu saniyeleri bir şarkıyla da belirleyebileceğimiz belirtildi. Evet, bu söylendi ama hangi şarkıyla? Çocuklarımıza yaşlarına, kültürlerine göre şarkılar önerebilir miyiz? Örneğin beş, altı yaşlarındaki çocuklarımıza: Mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu , aldım onu içeriye cik cik cik cik ötsün diye…

Biraz daha büyüklere :Ali babanın bir çiftliği var, çiftliğinde… Burada karşımıza ciddi bir sorun çıkar: Hangi hayvandan başlamalı ? Köpekten başlasak çocuk havlamaya başlayınca annesi koşup gelmez mi “Hayırdır ne oluyor çocuk kudurdu mu ?” diye telaşa düşmez mi ? Ya da bir kız çocuğuysa: Çiftliğinde horozları var : Üüü, üüü… deyince, bu kez annesi, babası ve de dışarı çıkma yasağı olduğu için evlerine ziyarete gelen(!) eş, dost, akraba telâşlanmaz mı!!!

” kızım sen tavuksun niye horoz gibi gaglıyorsun?

• Ben gaklamıyorum anne, ördekler gaklar, ben horoz gibi ü-ürüyorum…

• -Kızım sen erkek değilsin ki ! Bari tavuk gibi gıdgıd gıdakla…

Sonra şu soru da beynimizi meşgul edebilir. Örneğin bir gün 25 saniye el yıkarsak, bu beş saniyelik fazlalığı bir sonraki seferden düşebilir ve elimizi 15 saniye yıkayabilir miyiz ?

Gördüğünüz gibi değerli okurlar bu bilim insanlarının bazıları en basit bişeyi bile gerektiği kadar açıklıkla açıklayamıyorlar!…