Geçtiğimiz Cuma gününün gecesi saat 22.08..Telefonum çalıyor ve açtığımda duyduğum ilk ses, bomba etkisine bedel yükseklikteki havai fişek ile arabaların alarm sesleri.. ?Ne oluyor?dahi diyemeden telefonla beni arayan kişi konuşuyor ve ?Ökkeş bey duyuyormusunuz havai fişekleri ve onun verdiği etkiyle arabaların alarmlarının çalmalarını?diyor..
Konuşmasına devam ediyor ve ?hani havai fişeklere gece 22 den sonra yasak gelmişti, ne oldu.Biz şu anda Özsüt?te arkadaşlarla oturuyoruz, havai fişekler galiba ya kırkayak ta yada anfi tiyatro bölümünde atılıyor. Artık niçin atılıyorsa bilmiyorum. Ama bunlar çok kaliteli olanları galiba, çünkü tam bir bomba etkisi yaratıyor. Baksanıza arabaların alarmlarını bile çalıştırıyor. Attıran ya belediyeler, ya da sırtı kalın bir kuruluştur?diyerek tepkisini gösteriyor..
Aradan saniyeler geçmeden telefonum yine çalıyor ve bu kez iyi tanıdığım bir okuyucum arıyor. O sırada saat 22.15?i gösteriyor. Bu arkadaşımız da ?merhaba Ökkeş bey duyuyormusunuz?diyerek bana aynı sesleri dinletiyor..1,5 yaşındaki çocuğunun korkuyla uykudan uyanıp bağırdığını söylerken, ?şimdi bunun hesabını kim verecek, hani yasaklanmıştı, bunlar sanki size inat yapıyorlar?diyerek hem yasaklandı diyenlere, hemde havai fişekleri atanlara ağzına geleni sayıyor..

MUSTAFA ÇAVUŞ ELEŞTİRİLİYOR
Doğrusu böyle durumlarda söyleyecek söz bulamıyorsunuz.. Bu arkadaşımıza asayişten sorumlu emniyet müdür yardımcısı Mustafa Çavuş?un bu konudaki çalışmalarını, yaptığı toplantıları ve alınan kararları anlatmak istiyorum ama daha lafımı bitirmeden ?Ökkeş bey, Mustafa Çavuş tek başına ne yapabilirki !?diyor.. Ben yine de ısrar ediyor ve ?bu sesleri istersen Mustafa Çavuş?a dinlet, sana telefonunu vereyim? dediğimde ise, ilginç bir yanıt veriyor.. ?Gerek yok, o şimdi Varşova?dan yorgun dönmüştür. Uyuyordur, keşke evi şu anda bu bölgeye yakın olsa, hiç değilse benim çocuklarım gibi kendisi de yataktan fırlar ? şeklinde yanıt veriyor..
Tabii konu Çavuş?tan açılınca hemen konuyu değiştirerek ?sizi takip ediyoruz ve bu konuyu kovalıyorsunuz. Haberlerde ise hep Mustafa Çavuş u ön plana çıkartıyorsunuz. Ama Ökkeş bey, Allah aşkına böylesine hassas bir ortamda, Türk futbolunda şike meselesinin doruk noktaya ulaştığı bir zamanda, üstelik kulüplerin hesaplarının mercek altına alınmak üzere olduğu bir ortamda bir emniyet müdür yardımcısının Varşova?da ne işi var ? Orada kafilemizi korumak için mi görevlendirilmiş. Öyle bir şey olmadığına göre, mutlaka davet edilmiştir. Ama hani ani siz yazmadınız mı, Aziz Yıldırım?ın avukatının bedava maç bileti isteyenler arasında savcılar olduğunu söyleyerek onları zan altında bırakıp küçük düşürmeye çalıştığını.. Ayrıca bu konuda savcıların ve bürokratların hassas olmaları gerektiğini.. Yarın o kulüp başkanlarının bir bilet için o savcıları veya bürokratları zor durumda bırakacaklarını söylemediniz mi ? O zaman bunlar niye dikkate alınmaz, yarın Mustafa Çavuş?u Polonya?ya götürenlerin küçücük bir asayiş olayı olduğunda emniyet olarak görev yapmaya kalkıştığında ?ben seni Polonya?ya götürdüm, yedirdim içirdim, gezdirdim, eğlendirdim, bana göz yummalısın, görmemelisin? demeyeceklerinin garantisi mi var Ökkeş bey.. Niye bizim bürokratlar bunları göz önünde bulundurmuyorlar?deyince inanın şaşırdım kaldım..

İş havai fişek gürültüsü ve yasağı derken, konu bir anda nereye geldi inanın söylenenleri ağzım açık şekilde dinledim..
İnanın tek kelime edemedim..Biraz da etmek istemedim tabii.. Çünkü eğer bunlar vatandaş tarafından söylenecek noktaya gelmişse ki, söylendiğinden adım gibi eminim, o zaman herkesin attığı adımlara dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum..
Örneğin söz konusu Mustafa Çavuş olduğuna göre, gerçekten de böyle bir ortamda herkesin titiz davranması gerektiğini düşünüyor ve bakın işte vatandaş neler söylüyor? demek zorundayım..
GAZİANTEPSPOR DA BAŞARISIZLIĞIN ASIL SORUMLUSU
Aslında madem konu durup dururken Gaziantepspor?dan Avrupa liginden ve bu ülkelere gidişten açıldı, o zaman bende bundan istifade bir şeyler söylemek istiyorum..
Geçen sezon zirve hesapları yapan Fener ve Trabzon dışında kalan takımlardan Galatasaray, Beşiktaş, Bursa ve Kayserispor?un kötü gidişatından yararlanan Gaziantepspor, gerçekten iyi sonuçlar alarak Avrupa?ya gitmeye hak kazanmıştı..Bunda kadrosunun iyi olmasının rolü elbette büyüktü..
Ama gelin görün ki, bu başarı kulüp başkanı ve teknik direktör dahil birçok kişiyi zafer sarhoşu yaptı.. Tam ayakların yere iyi basması için gereken doğru ve akılcı hamleler yerine, biraz da havaya girilerek yanlış adımlar atıldı..
O kadroda yer alan önemli isimler gönderildi. Avrupa da özellikle tecrübe lazım iken, bunlar ciddiye alınmadı. Bunun en basit örneği gönderilen isimler ile onların yerine alınanların kalite farklarıydı.. Kesin konuşuyorum, bunun tek sorumlusu Tolunay Kafkas?tır.. Gaziantepspor?da eline önemli bir kadro verilmiştir, ancak o bu fırsatı kullanamamıştır.. Kişisel egosu ağır basmıştır.. Futbolculara sevgi yerine korku aşılamıştır.. Teoriye ağırlık verirken, gerçekten uzaklaşmıştır.. Onun içindir ki, birinci derecede Gaziantepspor?un orta sahası güçsüz ve etkisiz bırakılmıştır. Düşünün bir kere, o kadroda Zurita?nın bile yedek kaldığı orta saha oluşumunda bırakın Hürriyet?i, şimdi o Zurita bile eğer mumla aranıyorsa, bunun tek sorumlusu Kafkas?tır.. Kaldı ki bir Cenk Tosun konusu var başlıbaşına bir muamma.... Dikkat edin bu futbolcudan niye verim alınamıyor.. Form düşüklüğü mü, yoksa başka etkenler mi? İrdelemekte yarar görüyorum..

NAKLEN YAYIN OLAYI KULÜBÜN
ETKİSİZLİĞİNİ GÖSTERİR

Şunu hemen söylemeliyim.. Her iki Minsk maçını televizyondan izlediğimde alınan sonuçların tesadüften başka bir şey olmadığını görmüştüm..Varşova ile yapılan ilk maçta ise yine hocanın saha dışı ve içi yanlışları yüzünden zaten elenmiştik.. İkinci maçı zaten izleyemedim, çünkü tam bir televizyon naklen yayın rezaleti yaşadık hep birlikte..
Bu naklen yayın işinin olmayışının arkasında biliniz ki Tolunay Kafkas?ın maç saatinin değişmesine izin vermeyişi yatıyor.. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, sebep ne olursa olsun, aynı durum Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon için söz konusu olamazdı.. Bu da Gaziantepspor?un yönetiliş biçimi dahil, etki yönündeki zafiyetlerinden kaynaklanıyor, bunu özellikle belirtmek istiyorum..Tabii ulusal televizyon kuruluşlarını da unutmamak gerekir. Ne olurdu yani, iki ayrı televizyondan birisi Bursa, diğeri de Gaziantepspor?un maçlarını veremezmiydi? Verirlerdi elbette.. İşte o noktada işin yönetim ve kulüp olarak etki noktasına geldiğini tekrar belirteyim..

AVRUPA?YA GÖTÜRÜLENLERİN
MASRAFLARINI KİM ÖDÜYOR

İlk bakışta bizi ilgilendirmez'demek istiyorum..Ama bir Gaziantepli olarak gerektiğinde hesap soracak kadar sorumlu davranmamızın önemini de ciddiye alıyorum.. Avrupa maçlarının sizler tarafından bilinmeyen bir yönü var..Yaşadığım için çok iyi biliyorum.. Özellikle yabancı ülkelere gidişte Gaziantepspor kafilesinde yer almak önemli hale gelir.. Kulüpler böyle dönemlerde nedense idari yönden büyük yanlışlar yaparlar..Başkanın yakın ilişkide olduğu veya olmak için vesile yaratmak istediği isimler Avrupa maçlarına davet edilir..Bunda bürokratlar birinci sıralarda olur..Onların bazıları da tıpkı Mustafa Çavuş olayında olduğu gibi bu daveti iyi niyetle karşılarlar.. Tabii bu davetler sadece Gazinatepspor'da olmuyor.. Diğer adreslerinden birisinin de belediyeler olduğunu sakın gözden kaçırmayın
İşin bir diğer boyutu gazetecilerdir..Onlar spor basını olsun olmasın hiç önemli değildir.. Gazetecilerden özellikle seçilmiş ve kullanılmak istenilen, hatta kullanılan isimler davet edilir.. Bu arada gitmek için yalvaranları da dikkate alırlar.. Hatta bazılarına harçlık bile verildiği söylenir.. Gazeteci adı altında götürülen kişilerin çoğuna baktığınızda Gaziantepspor*un maçıyla hiç alakaları yoktur..Gezerler dozarlar, eğlenirler, sonra kafileyle şehrimize dönerler..Ne bir yorum, ne resim, ne haber, hiçbirini göremezsiniz.. Yazanlar ise, eleştiri yaptıkları takdirde tekrar Avrupa'ya gidemeyeceklerini bildiklerinden kalemlerini başkanın hoşlanacağı şekilde kullanırlar..
Bu gazetecilerin tüm masrafları kulüp tarafından karşılanır.. İşte orada bu masrafların kulüp giderleri olarak mı, yoksa başkanın kendi şahsi hesabından mı yapıldığı bilinmez.. Ama genellikle davetlilerin giderleri kulüp kasasından çıkar.. Bunu aynı zamanda yönetici olan yeminli mali müşavir Sabri Hamamcı bilir elbette.. Geziye götürülen kişilerin masraflarının kulüp kasasından karşılanmasının yasal karşılığı nedir, bunu Sabri beye sormak gerekli..O da mutlaka derneklerin bu tür harcamalarının gerekçelerinin kalem kalem ayrıntısının yeri geldiğinde kendisinden isteneceğini mutlaka biliyordur..Bu masraflar transfer faaliyet giderleri nin içinden mi karşılanıyor, yoksa doğrudan Avrupaya geziye götürülen bürokrat ve gazeteciler olarak mı kaleme alınıyor..

GAZİANTEPSPOR?UN ELENMESİNE
KİMLER NEDEN ÜZÜLÜR ?

Bu ilginç bir yaklaşımdır..Bir dostum aradı ve çok güzel şeyler söyledi..Doğrusu sizle paylaşmadan geçemedim..Bakın bu dostumun söylediğine göre, Gaziantepspor?un Avrupa kupalarından elenmesine, kimler hangi gerekçeyle üzülüyormuş..
KULÜP BAŞKANI
Gerçek üzülenlerin başında gelirmiş..Ama daha çok bundan sonra hava atamayacak olmasına üzülürmüş..
TEKNİK DİREKTÖR
Üzülürmüş..Ama kendi piyasasının düşmesine yol açacağına daha çok üzülürmüş..
YABANCI FUTBOLCULAR
Üzülürmüş..Ama Gaziantepspor?dan çok, Avrupa?da kendini gösterme şansını kaybettiğine üzülürmüş..
YERLİ FUTBOLCULAR
Üzülürmüş.. Ama genellikle primden olduklarına daha çok üzülürmüş..
GERÇEK TARAFTARLAR
Üzülürmüş..Hemde kahrolurcasına üzülürmüş..Takımlarının diğer kulüplerin gerisinde kalmasına tahammül edemediği için üzüntünün her türlüsünü yaşarmış..
GÖSTERMELİK TARAFTAR
Üzülür gibi yaparmış ama asıl üzüntüsü, kulüpten elde edebileceği rantların azalacak olmasınaymış..
BEDAVACI GAZETECİLER
En çok üzülenlerin başında onlar gelirmiş..Ama üzüntüleri Gaziantepspor için değil, bundan sonra bedava seyahat ve geziyi yapamayacak olmalarıymış..
Hepinize iyi haftalar