İltifatlar, musluktan akan temiz suya benzer. Altında onun dolacağı bir kap olmazsa boşuna akmış olur. Boşuna akan su musluktan, musluk da sudan usanır. İltifatın dolacağı kap, gönüldür, kalptir, beyindir. Karşılığı olmayan, değer görmeyen iltifatların, devamı olmaz. İltifatı hak eden görmeli. Hak edilmeyen iltifatın bir değeri yoktur. Bir düşünür: "Marifetler, iltifata tabidir" demiş, ne güzel bir söz. İnsanlar, iltifat görmediği adresten, iltifat gördüğü adrese taşınır. Yani adres değiştirirler, dostlarını ona göre seçerler. İltifatın, takdirin, güzel sözün olmadığı yerde sevgi de olmaz. Aşka ise, sevginin şahikasında rastlanır. Sürekli kırılan kalpler, aşkı zor taşır. Aşk; iltifat, takdir, hoş görü, fedakarlık ve sevgi ile beslenir. Övgülerin boşa gittiği her şeyde ve her yerde, tüm değerler azalır. Fakat iltifat, takdir ve ödülü hak etmek gerekir. Maksadını aşan ve hak etmeyene gösterilen iltifatlar ve verilen ödüller sırıtır, muhataplarını yakışıksız bir görüntü içine sokar. Bu arada takdiri ve övgüyü daha çok hak etmelerine rağmen ihmal edilmiş olanları da derin bir üzüntü kaplar. Birçok dedikodu da bu yüzden çıkar. Yanlış değerlendirmelere sebep olanlar, bunun neticelerine katlanır. İkide bir iltifat almak, takdir görmek ve ödül almak için sahneye çıkanlar, yüzlerini eskitirler. Seyirciler sık sık sahneye çıkan hep aynı sanatçıların yüzlerini görmekten usanır. Onları ve onlara yağ çekenleri halk ayıplar. Sahneye çıkmaya doymayan ve görüntüsü ile halkı bıktıranların bu halinden, gün gelir eşleri ve çocukları bile utanır. Bir sanatçı kendisini bu hale düşürmemelidir. Bir gün birsi çıkar ve ona "sen kimsin be budala" diyebilir. Uğraşı konusu ne olursa olsun bir sanatçının başarıları, aldığı ödül ve övgülerden daha fazla olmalıdır. Bunun tersi olursa, mevcut başarıları bile küçümsenir. İltifatların yanlış anlaşılması, ilişkileri bozar. Bu nedenle bazı insanlar, neler kaybettiğini çok geç anlar. İltifat iltifatla, takdir takdirle, sevgi sevgiyle, aşk aşkla beslenir. Dostluk da, dostlukla beslenir, yoksa devamı gelmez. Bir de iltifatın, takdirin, sadece menfaat için yapılan, çok abartılı ve sahte hali vardır. Sürekli yağcılığa, dalkavukluğa, yalancılığa hatta sahtekarlığa girer. Sözcüklerle, hal ve tavırla ve gözlerdeki yalanla hemen anlaşılır. Bu gibiler hep aşağılanır. Oysa gerçek mültefit insanlar, takdir görür. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım.