Teknoloji bağımlılığını, internet, akıllı telefon, sosyal medya ya da dijital oyun bağımlılığı şeklinde kendini gösterdiğini, aynı zamanda davranışsal bağımlılık türü olarak da kabul edildiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, kişinin bilinçsiz, kontrolsüz ve takıntılı bir şekilde zamanını boşa harcayarak, kendini sosyal hayattan soyutladığına dikkat çekti.  Teknolojik cihazların günlük yaşamımızdaki yadsınamaz yeri ve artan kullanımları göz önünde bulundurulduğunda bağımlılık düzeyine ulaşmasının şaşırtıcı olmadığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Teknoloji bağımlılığı, alkol-madde bağımlılığına benzer şekilde ruhsal, bedensel ve sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir. Gerek benzer klinik özellikleri gerekse insan beyninde benzer mekanizmalarla ortaya çıkışı ve beyinde bir dizi değişime yol açması sebebiyle teknoloji bağımlılığını, alkol-madde kullanım bozuklukları gibi ilerleyici bir beyin hastalığı olarak tanımlayabiliriz.”

ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA

Özellikle çocuklar, ergenler ve gençlerin risk grubunu oluşturduğu teknoloji bağımlılığının yine bu gruplarda çok daha olumsuz sonuçlarla ilerlediğini anımsatan Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, konuşmasını şöyle tamamladı: “Depresyon, kaygı, öfkelilik, dikkat konsantrasyon sorunları, öğrenme güçlükleri, uyku sorunları gibi ruhsal/bilişsel sorunların yanında obezite, vücut duruş bozuklukları gibi bedensel sorunlar ve akademik başarıda düşme, asosyallik, kişilerarası çatışma gibi sosyal sorunlara da zemin hazırlamaktadır. Özellikle küçük yaş çocuklarda bu durumun önüne geçilmesi için ebeveynlerin ve eğitimcilerin yaklaşımı çok önemlidir.”