Kardeşim bırak artık

Kim ne demiş?

Kim ne yapmış?

Kim ne yemiş?

Kim ne giymiş?

Nereye gitmiş?

Kimleymiş?

Bırak şu içinde öznesi sen olmayan soruları. Öznesi sana ait cümlelerle başla hayata. Örneğin ben kimim diye bir sor kendine. Bu hayat benim hayatım mı benim hayata bakışımı yansıtan bir düzen içerisinde mi nefes alıyorum.

Şu dostlar hakikaten benim yüreğimde yer edenler mi? Doğru soruları sor. Doğru cevapları al.

Doğru öznelerle doğru cümleler kur. Doya doya bir kendini yaşa önce.

Nedir bu daralmış alanlarda sıkıştırılmış şişirilmiş yaşantıların tutsağı olmak.

Kendine bir teslim ol önce. Daha doğru düzgün tanışmamışken yıllardır aynada baktığın suretle. Başka yaşantılara takılmak niye? Eksik kalan nedir ki arar durursun etrafında. İnsanoğlunun varoluşunda vardır bilmek arzusu. Ama öyle körlemesine değil.

Anlayarak bilmek ne güzeldir. Ne güzeldir farkındalık. Ve ne güzeldir kişinin kendini bilmesi. Kim olduğunu ve kim olmadığını bilerek yaşaması bir insanın ne büyük bir lütuftur. Mesleğim insana bakmak. Öylesine bakmak değil hani.

İçi dışı arasındaki uyuma bakmak diyeyim ben. Bazen altyazısını okumak derim. Dolayısıyla körleşmiş zihinlerin kısır döngülerinde kaybolup giden hayatlar çok gördüm. Yıllardır bir şekilde yaşadığını sanan insanlarla kesişti yolum. En büyük israfın kişinin kendini harcaması olduğunu düşündüm hep. Başrolünde olmadığı figüran kaldığı özenti dolu, doyumsuz ve sahte yaşantıların içinde israf edilen gerçek benlikler.

Herkes nefes alır verir, Arkadaş!

Ama yaşamak bu değildir. Hakkıyla yaşayamaz herkes.

Kendini bilmeden, gerçekten sevmeden ve düşünmeden beyin damarlarını yırtarcasına hakkıyla yaşamak denmez ona. Gölge misali geçer gidersin sadece dünyadan. Ne bir iz ne bir sen kalır ardında.