Ancak bu yeterli değildi, olamazdı da. Gün, birlik ve beraberlik günü. Gerçek bir birlik ve beraberlik için de gün, özeleştiri ve tartışma günü" dedi. Ülkenin sürüklenmekte olduğu karanlık uçurumun kendisini üzdüğünü ve endişelendirdiğini belirten Girişken, " CHP'yi, Türkiye'nin kurucu partisini seviyorum. Rahatlıkla kazanabileceğimiz seçimler, siyasetsizlik yüzünden kaybedildi. Türkiye'de halkın desteğini alabilmek için yan sanayi AKP olmaya değil, emekten ve halktan yana politikalar üretmeye ihtiyacımız var. Bunun nasıl başarılabileceğini ancak birlikte bulabiliriz. Katılıyorum; gün, birlik ve beraberlik günü. Gerçek bir birlik ve beraberlik için de gün, özeleştiri ve tartışma günü" dedi. ERDOĞAN'I ALT ETMEK ZORDemokratik seçim yoluyla Erdoğan gibi radikal sağ popülist liderleri alt etmek gerçekten çok zor olduğunu vurgulayan Girişken "CHP, sağ seçmen oylarını alabilmek adına siyasetsiz/apolitik denilebilecek bir siyasi duruş sergilemeyi tercih etti. Seçmene CHP'nin de gerekirse ve istenirse AKP kadar sağcı, popülist ve piyasacı olabileceğinin mesajları verildi. Ekonomik danışman kadrosuna neoliberal iktisatçılar davet edildi, emekten yana iktisatçılar küçümsendi, dışlandı"PARTİ KADROLARI VE ADAY LİSTEDİSosyal medya üzerinden değerlendirme yapan Girişken, "Kemal Kılıçdaroğlu toplumsal kabul eşiğini aşmayı başarsa da, toplum, CHP üst kadrolarının yeterliliğine ikna olmadı. Erdoğan'ın demir yumrukla yönettiği AKP'de üst kadroların niteliksizliğini, bakanların başarısızlığını ve gaflarını umursayan yoktu; ama CHP, AKP'den farklı bir yapı önerdiğinden genel başkan yardımcılarının, danışmanların, vekillerin, il ve ilçe yöneticilerinin kimlerden oluştuğu da son derece önemliydi. Parti kadroları bir yana, milletvekili aday listelerinin kabul görmediği de genel seçim sonrasında ortaya çıktı. Holdinglerin, sermaye gruplarının, -her ne demekse- "kanaat önderleri"nin ağırlığının hissedildiği listelerin toplum tarafından nasıl karşılandığını yorumlamaya ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Sayılar ve dağılımlar ortada"