Bu haftaki yazımda, daha önceki yazımın devamı niteliğinde olan “Siyasi Gaslighting” konusuna değinecektim. Lakin gündem yine değişti. İstanbul’da 6 canımızı yitirdiğimiz, 81 kişinin yaralandığı bir bombalı saldırı eylemi ile karşılaştık.Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki kanlı eylemi gerçekleştiren Suriye uyruklu terörist Ahlam Albashir, üzerinde "New York" yazan bir kıyafetle kıskıvrak yakalandı. "Gerçek katilin adı teröristin üstünde yazıyor" diye duygusal paylaşımlar yapıldı. Bu gerekçe inandırıcı olmaktan oldukça uzaktır. Zira adam öldüren birinin giydiği tişörte “ben katilim” yazmasına benzer.ABD’nin PKK'yı binlerce TIR silahla donattığını, PKK/YPG’ye silahlı eğitim verdiğini, Pentagon'un bütçesinden milyarlarca dolar harcanarak PKK’ya açık destek sağladığı söylenebilir. Ve doğrudur da… ABD, bu yönü ile Türk kamuoyunun gözünde bu olayın asıl failidir. Tişörtle uğraşarak asıl detayın gözden kaçırılmaması gerekir.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ABD’nin ikiyüzlü davranışına tepki gösterdi. Türkiye'ye yaşadığı kayıplar için başsağlığı dileyen ABD'ye hitaben "Amerika'nın taziyelerini kabul etmiyoruz" dedi. Lakin Cumhurbaşkanı, Biden’ın taziyesini kabul etmesi ve kendisine teşekkür etmesi,” tavşana kaç tazıya tut” olarak algılandı.Terörist kadının, PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiği, Afrin-İdlip üzerinden Türkiye'ye eylem yapmak için kaçak yollarla giriş yaptığı ve 4 aydır İstanbul’da bir tekstil atölyesinde çalıştığı dikkate alındığında; bu terör olayının çok karmaşık bir hazırlık döneminden sonra gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Teröristi ülkeye sokan, eylem yerinin istihbaratını ve keşfini yaptıran, patlayıcıyı sağlayan, kalacağı evi ve işi bulan birileri mutlaka vardır. Bir terörist, 1150 km yolu elini kolunu sallaya sallaya nasıl geçti, serbestçe İstanbul sokaklarını serbestçe nasıl dolaştı? Meral Akşener bu hafta ki gurup toplantısında yaptığı konuşmada: "Devlet teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar bilir doğru, ama iktidar da bu teröristleri daha sokağa burnunu çıkardığı zaman yakalar, sınırların kevgire dönmesine engel olur" diyerek, Süleyman Soylu ’ya göndermede bulundu.Haksız mı? Asla emin olmadan önemli şeyler söyleyip utanılacak duruma düşmemek gerekir. Bu yüzden atalar: “Büyük lokma ye büyük söz söyleme” demişler. Her terör eylemi bir mesaj içerir ve terör eylemi emri verenlerin amaçlarına hizmet eder. Soylu, “Biz bu mesajı aldık, hiç merak etmesinler karşılığını daha ağır vereceğiz" dedi. Türkiye'nin iç huzurunu, istikrarını ve yaklaşan seçimleri hedef alan bu terör eyleminin mesajı nedir? Bu terör eylemi ile yeniden “çözüm süreci” gibi bir plan mı devreye sokulacaktır veya PKK ile yapılan mücadelenin dozu mu artırılacaktır?Terörle mücadele edilecekse, öncelikle sınırlarımızın yolgeçen hanına dönüşmesi engellenmelidir. Sıradan vatandaş bile teşhisi koymuştur: : “Her önüne gelen, it, kopuk, terörist elini kolunu sallayarak sorgusuz sualsiz ülkeye girerse olacağı budur.”Eylem yeri çok ilginç! İstiklal Caddesi’nin her tarafı kamaralar ile donatılmış kalabalık bir yerinde; bir terörist kadının oraya bombalı paketi bırakıp, sonra elini kolunu sallaya sallaya gitmesi ve görüntülerde resmen “bu işi ben yaptım” dercesine kendini deşifre etmesi bana çok manidar geldi. Hem de İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’na çok yakın bir mesafede…Türkiye, NATO’dan çıkarılarak meçhul bir yolculuğa mı çekilmek isteniyor? Seçim öncesinde yapılan bu eylem, devam edecek korkusu ile şüpheleri artırmıştır. Zaten terörün tam amacı da budur. 2023 Seçimleri, savaş ya da terörle mücadele amacı ile ertelenecek midir? Türkiye üzerinde tehlikeli bir oyun mu kurgulanmaktadır? İktidar, bu konularda uzman olan Doğu Perinçek’in fikrini mutlaka almalıdır! Bu eylem, 2015’teki Haziran ile Kasım seçimleri arasındaki kanlı dönemi akıllara getirdi. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun, "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olacaktır” şeklindeki açıklamaları; korku ve şüpheleri daha da artırmıştır.Umarım Türkiye 2023 seçimleri öncesi bir şiddet sarmalına girmez. Teröristin kısa sürede yakalanması dolayısı ile güvenlik güçlerini kutlamak gerekir. Ancak asıl başarı, teröristin eylemi gerçekleştirmeden önce yakalanması veya sınırda kıskıvrak ele geçirilmesiydi. Giden canlar geri gelmediği gibi eylemin bıraktığı tahribatlar da kolay unutulmuyor! Patlamanın asıl etkisi ölü sayısından çok arkada kalanlarda görülür.Suriye politikasının yanlışlığı konusunda eski bir terör uzmanı olarak köşe yazılarımda defaten uyardım. 2021 yılında çıkan, “KRAL ÇIPLAK” isimli kitabımda Suriyeli sığınmacılar olayının, “Stratejik Göç” olduğunu, iler ki zamanlarında ülkemiz üzerinde hain oyunlar planlanacağını yazdım. Birçok kişi bu olayı sadece ekonomik boyutu ile gördü. Ya da iktidar gibi ENSAR-MUHACİR anlayışı ile açıkladı.Terörle mücadelede, sınır güvenliği de çok önemlidir. Devlet, hudutlarımızı korumak ve vatandaşımızın hak ve hukukunu korumak zorundadır. Bu terörist, mülteci kılığına girmemiş olsaydı, 4 koca ay, kaçak bir şekilde, ülkemizde yaşayabilir miydi?Terör olayları neden hakkı, hukuku ve adaleti üstün tutan ülkelerde değil de “Kuvveti üstün tutan” ülkelerde palazlanıyor? Elin oğlu kendileri birleşirken, bizi neden ayrıştırıyor ya da ötekileştiriyor? Bu sorunun cevabını verdiğimiz zaman terörle mücadelede önemli bir adım atmış oluruz.Dezenformasyonla mücadele, ekran karartma ya da yayın yasağı ile değil, doğru ve sürekli bilgilendirme ile yapılır. Çünkü devlet yönetiminde, özgürlüğü güvenliğe ya da güvenliği özgürlüğe tercih edemeyiz. Hukuku üstün tutan devletler hem özgürlükleri güvence altına alan hem de halkının huzur ve güvenliğine önem veren devletlerdir. Türkiye, "kırk katır mı kırk satır mı?" tuzağına asla düşmemelidir.Ünlü bir masal var, bilirsiniz: “Sultan büyük bir suç işlemiş olarak karşısına getirilen kişiye sormuş "Kırk katır mı istersin kırk satır mı?"Kırk satır ile idam edileceğini düşünen ve seçenek olarak kendisine kırk katır sunulduğunu sanan adam "Kırk katır!" demiş.Bedeninin her bir parçası bir katıra bağlanan adam, ayrı yönlere giden katırların kırbaçlanmasıyla büyük acılar içinde parça parça olarak ölmüş.”İçişleri Bakanı halkı, “özgürlük mü güvenlik mi?” noktasında ikisinden birini tercihe zorluyor. İkisinden birini tercih etmek, ikisinden de olmaktır. Geçmişte benimsenen “aşırı güvenlikçi politikalar ” ile sap ile saman birbirine karıştırıldı, böylece haksızlığa uğrayan binlerce insan terör örgütlerinin kucağına itildi. Biz bu filmi daha önce gördük! Senaryo aynı senaryo, aktörler değişti!“Devletin dini adalettir.” Devlet, vatandaşına iftira atmaz, kumpas yapmaz. Adaleti ve hukuku tesis edemediğimiz sürece terör dâhil, hiçbir kötülükle mücadele edemeyiz.Bu millet iyi yönetildiği takdirde korku iklimine asla teslim olmaz! Barış içinde, huzurlu ve güvenli yaşayacağımız günlere mutlaka kavuşacağız.Az kaldı