Tarih boyunca sorunlara boğulmuş o yüzden kan ve gözyaşının eksik olmadığı ve hala sorun ve sıkıntıların devam ettiği bir coğrafyadayız.

Türk Milletini; Orta doğu insanın çabuk unutan, hemen kabullenen kaderci ve biatcı karekterinden farklı kılan en bariz özelliği haksızlık karşısında, her zaman haksızlığa maruz kalanın yanında zalimin karşısında olması, ezenden değil ezilenden yana tavır alması idi.

Adalete inanan ve devletine güvenen bir toplum olmaktan çıkıp Orta doğu halklarına benzemeye başladık. Yani öz değerlerimizi kaybettik.

Bunun en bariz göstergesi toplumsal reflekslerimizin zayıflatılmış, birlikte hareket etme özelliğimizi yitirmiş….

Tabir yerinde ise genetiğimizle oynanmış millet haline gelişimizi sayabiliriz.

Eskiden böyle değildik diyenlere rastlıyorum. Bize ne oldu böyle, neden bu hale geldik diyenlerle konuşuyorum. Tespitler var ancak net bir teşhis yok.

Hepimiz bir şeylerin yolunda gitmediği hususunda hem fikiriz. Ancak bunun ne olduğunu, nasıl olduğunu net bir şekilde ifade edemiyoruz.

Düşünenlerin alaşağı edildiği, kafa yoranların alaya alındığı kabile devletlerinde bile bilge kişiler varken toplumun hislerine tercümanlık eden, onlar adına konuşabilen onun gibi düşünen bilim ve düşünce insanlarının

Siyasetçi ve fikir adamlarının kalmaması gibi birçok şeyi… Sorunun sebebi sayabilir, herkesin kendi çıkar ve menfaatleri için doğrulardan vazgeçip

Adaletten ve gerçekçilikten uzaklaştığını söyleyebiliriz.

Evet biz odaklı bir toplumdan uzaklaşmamız.

Her olay ve durumdan kendimize malzeme çıkartmamamız lazım. Adam kabul edilenlerin birilerinin adamı olduğu. Doğrudan yana değil güçten yana olduğumuz. Göz göre göre yanlışı doğru gibi savunmaya devam ettiğimiz sürece değil orta doğu halkları, kabile topluluklardan farkımız kalmaz.

Dün ki doğrularımız bugün yanlışsa, karşıyı suçlamak yerine...

Biraz da kendimizi sorgulamak, yanlışlarımızı görmek Hatalarımızla yüzleşmek durumundayız.

Çünkü her zaman bizim doğruyu düşünme, hep doğru yapma şansımız karşımızdakilerin de hep yanlış yapmaları söz konusu olmayabilir.

Önemli olan hatalarımızı da kabul edip makul bir doğruda buluşmamız olacaktır.

Her durumda kendimizi haklı çıkaracak bahaneler buluyor.

Her olaydan bir mağduriyet çıkartıp üste çıkabiliyorsak.

Bizde olduğu kadar muhattaplarımızda da bir sorun var demektir.

Öyle olmasa kazanan hep biz olur muyuz ?

Yarış seçim rövanş kazanmak kadar insan kazanmak

Her gönle hitap edip gönül kazanmak olmalı şiarımız.

Tüm yazdıklarımı toparlamak için

Mahatma Gandi imdadıma yetişiyor ;

Her topluluğun bir lağım tarafı vardır, orada çirkin şeyler toplanır; Fakat toplulukların asil, temiz tarafları da vardır,öyle olmazsa topluluk yaşayamaz.

İnsanlar gözlerini çirkin şeylere dikmemeli, güzel taraflara çevirmeli, Birbirlerini güzel kıymetlerin çerçevesinde görmeli ve sevmelidir.

Selam ve sevgiyle kalın.