Mükellefler için en sıkıntılı durum aslında, kendi inisiyatifleri dışında gerçekleşen olaylar nedeniyle yasalar karşısında mağdur olmalarıdır. Bunlardan en çok bilineni ve mükelleflerin en çok başına gelen olay ise geç gelen faturalardır. Çünkü bu faturalara ait tutarlar dönemsellik ilkesi gereği gider veya maliyet, KDV’si ise indirim olarak dikkate alınmamaktaydı.

Konuyu hem Katma Değer Vergisi hem de Gelir ve Kurumlar Vergi açısından inceleyelim.

Katma Değer Vergisi Açısından;

- Eski Düzenleme,

Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabiliyordu.

Yani 2018 yılına ilişkin bir faturaya ait KDV sadece 2018 yılında indirim konusu yapılabiliyordu.

Mükellefler için sürekli sorun olan bu durum 2018 yılında 7104 sayılı Kanunla yapılan ve 1.1.2019 tarihinden itibaren geçerli olan yeni bir düzenlemeyle KDV yönüyle çözüme kavuşmuş oldu.

- Yeni Düzenleme,

KDV Kanununun 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle 1/1/2019 tarihinden itibaren indirim hakkı, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili belgelerin kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilecektir.

Buna göre, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği takvim yılını takip eden takvim yılı içinde defterlere kaydedilen belgelerde gösterilen KDV de indirim konusu yapılabilecektir.

Katma değer Vergisi açısından sorun çözüldü gibi görünüyor ya Gelir Ve Kurumlar Vergisi açısından mevcut durum nedir?

Gelir ve Kurumlar Vergisi Açısından;

Hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturalar sadece KDV açısından değil, Gelir ve Kurumlar Vergisi açısından da sorun teşkil etmekteydi.

Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinde kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Vergi uygulamaları açısından tahakkuk ve dönemsellik ilkeleri gereğince, her gelir veya gider unsuru ait olduğu hesap döneminin kazancının tespitinde dikkate alınmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanununda (VUK) belirlenen hesap dönemine ilişkin hükümler ile VUK’da belirlenmiş kayıt süresi geçtikten sonra gelen faturaların ilgili döneme kayıt edilmesi ve ilgili yılın kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması normal şartlarda mümkün değildir. Bu durum ancak düzeltme beyannamesi vermek suretiyle çözülebilmekteydi.

Hesap dönemi kapandıktan sonra gelen faturanın kayıtlara alınması konusunda, ilgili olduğu yıla ilişkin düzeltme beyannamesi verme seçeneği dışında geç gelen bu faturanın, geldiği dönemde KDV dahil bedel üzerinden “Önceki Dönem Gider ve Zararları” olarak hesaplara kaydedilmesi de mümkündü. Ancak bu yöntemde fatura bedelinin Kanunen Kabul Edilmeyen Gider (KKEG) olarak takip edilmesi gerekmekteydi.

7104 sayılı Kanun ile yapılan düzenleme sonrasında geç gelen faturalar için mükellefler tercihlerini söz konusu kanunla getirilen düzenlemeye uygun olarak, KDV indirim haklarını kullanmaları yönünde olacaktır. Fatura bedelinin ise indirim konusu yaptıkları dönemde (cari yılda) Önceki Dönem Gider ve Zararları olarak hesaplarına KKEG olarak kayıt etmeleri gerekecektir.

Gelelim İşin Bilmece Kısmına,

Yukarıda açıkladığımız üzere, KDV Kanunun 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik; bir sonraki yıl gelen faturada yer alan KDV’sinin indirimine imkan verebilmektedir. Ancak söz konusu faturada yer alan bedel ise KKEG olarak kayıtlara alınmak zorundadır. Bu durumda da KDV Kanununun 30’uncu maddesinin (d) bendi devreye girmektedir. Yani Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisinin indirimi mümkün değildir.

Peki, Şimdi Ne Olacak?

Aynı yasanın bir maddesi indirebilirsin diyor, bir başka maddesi de indirim hakkın yok diyor. Daha önce de farklı kanunların birbiri ile çelişen maddeleri ne denk geldiğimiz olmuştur. Ama aynı kanunun maddelerinin birbiri ile çelişmesi pek rastlanan bir durum değildir.

KDV Kanununun; indirim hakkı tanıyan 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının, indirim hakkı tanımayan 30’uncu maddesinin (d) bendindeki düzenlemeye göre hem daha yeni tarihli hem de daha özel bir düzenleme olması nedeniyle, geç gelen faturaların KDV'lerinin takip eden takvim yılı aşılmadığı sürece ilgili defterlere kaydedilmek suretiyle indirimin yapılmasının sorun teşkil etmeyeceğini düşünüyorum. Ancak belirtmek isterim ki bu benim görüşüm olup, Vergi İdarenin bu konuda açıkladığı bir tasarrufu bulunmamaktadır.

Mükellef odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde, geç gelen faturaların KDV’sinin ertesi takvim yılında indirim konusu yapılabilmesine imkan verilmesi doğru ve yerinde bir düzenleme olup, pek çok mükellefin mağdur olmasının da önüne geçilmiştir.

Ancak, yasada ki çelişkili durumun bir an önce giderilmesi, hesap dönemi geçtikten sonra gelen faturaların KDV hariç tutarının da, ertesi hesap döneminde gider veya maliyet olarak dikkate alınabileceği yönünde, dönemsellik ilkesine bir istisna getirilmesi, bu alandaki sorunları ve bu durumun meydana gelmesinden hiçbir kabahati bulunmayan mükelleflerin mağduriyetlerini tamamen ortadan kaldıracaktır.