Eti, kemiği paralanmış yaralı bir ceylan yavrusu boylu boyunca yatıyor. Bir lokma etine tav olmuş pençelerin açtığı darbeli yerler kan revan içinde...

Takati kesilmiş, dermansız bedeni titremekte, göğün derinliklerine kilitlenmiş mahzun bakışlarına bir çift gözyaşı karışmakta.

Ceylan yalnız değil bu oyunda. Az ötede kayaların üzerine tünemiş akbabalar iştahla bakıyorlar avına. İşte Gaziantepspor'un geldiği nokta. İşte hep birlikte başarılan umumi manzara bu.

Herhalde bunun bir adım ötesi 2. bir Ankaragücü vakası ve bu durumun husule getireceği dünyaya rezil olma vaziyeti.

Durumu özetleyelim ve geldiğimiz noktanın vehametini daha iyi kavrayalım.

Gaziantepspor Kulüp Başkanı ve yöneticiler tutuklanmış. Yargı Kulüp Başkanını ve yönetim Kurulu üyelerini tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmış.

Hukuk anlamında bu durum bir beraat değil. Buna ilaveten yöneticilerin yönetme kabiliyetlerine ket vurmuş ve yöneticilik vasıflarını düşürmüş.

Tutukluluk ve yargılama safhasında ise geri kalan yöneticilerden istifa edenler olmuş. Yani Gaziantepspor yönetimi münfesih duruma düşmüş, yönetim yönetme ekseriyatını kaybetmiş.

Gaziantep kamuoyu bu durumdan muzdarip, Kulübün geleceğinden endişeli. Homurdanmalar başlanmış, suçlamalar havalarda uçuşuyor. Toplumun sessiz çığlığı her geçen gün daha da yükseliyor.

Bu durum eşyanın tabiatı gereğidir. Kişiler ya da toplumlar sevdikleri ve sahiplendikleri değerler karşısında savunma pergellerini açık tutar, gardını alırlar.

Çünkü burada söz konusu olan sevilen, sahiplenilen, ortak değer ve ortak eser söz konusudur. Zira Gaziantepspor bugünlere bir çırpıda gelmedi.

Yılların bilgisi, birikimi, çaba ve gayretleri Gaziantepspor'u bir dünya takımı haline getirdi. Emeği geçenlere saygı duymamak mümkün mü?

Ben bu yazı vasıtasıyla bir tespitte bulunmak istiyorum. Amacımız İbrahim Kızıl'ı suçlamak ya da suçu sabit hale getirmek değil. Olay yargıya intikal etmiş, süreç zaten kendiliğinden işleyecek. Önemli olan vicdani kanaat ve Gaziantep kamuoyunun kanayan vicdanında aklanmak.

Şu anda önemli olan ve aciliyet arzeden Gaziantepspor'un istikbali. Bugünün yöneticileri de eskirler, yerlerine yenileri gelir... Baki olan Gaziantepspor ve onun Türk Futbolu içindeki duruşudur.

Gaziantepspor ölmeyi bekleyen bir beden gibi uzanmış yatıyor. Bu durum karşısında kılı kıpırdayan, insiyatif alan cesur bir yürek yok.

Herkes bakar kör vaziyeti almış, izliyor. Mülki idare amiri seyrediyor. Memleketin Bakanı, Milletvekilleri, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Şehri bal kaymak edip nemalanan zenginler. Taş'ta ses var, bunlarda yok.

Takımın değişmez armadası denilen Dany sürpriz bir şekilde Galatasaray'a verilmiş, Cenk Güvenç bu belirsizliğin ilk isyanı olarak Atletico Madrid'e demir atmış, Elyasa Kasımpaşa'ya yelken açarak Kaptan köşkünde tamiri imkansız bir gediğe neden olmuş.

'Batan geminin malları bunlar, yetişin' hesabı Gaziantep Kamuoyu acaba yarın hangi sürprizle karşılaşacağız endişesiyle yatıp kalkarken, transfer yetkisi olmayanlar el altından pazarlık geliştiriyorlar.

Kendi içinde azınlığa düşmüş ve münfesit hale gelmiş bir yönetimin, Kulüp'ün geleceği ile ilgili bir karar almasını doğru bulmuyorum.

Salt karar çoğunluğunu kaybetmiş bu yönetim kalıntısının tarihi bir çağrıyla Gaziantep Kamuoyunu ve 'Memleketin Ağasıyım, sahibiyim' diyenleri bu büyük eserin yeniden inşası için göreve ve sorumluluk almaya davet etmesini bekliyorum.

Aksi bir durumda, belirsizlikte ısrar eden bir Gaziantepspor'un 2. bir Ankaragücü akibetine kapı aralayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Uyarıyorum.