Yıllardır Acaba şehrimizde ne zaman yapılacak, sıkıntıdan ne zaman kurtulacağız, küçücük salonlar yüzünden artık utanıyoruz diyerek dert yandığımız Kültür ve Kongre Merkezi ni yapmak, Şehitkamil Belediyesine ve Başkanı Rıdvan Fadıloğlu'na nasip oldu..
Burasını Sevgili Başkan Rıdvan Fadıloğlu ve yardımcısı Murat Özgüler'in daveti üzerine birlikte gezip gördüm.. Fazla tarif etmek istemiyorum, şöyle olmuş, böyle olmuş demiyeceğim.. Sadece söyleyeceğim tek şey Lütfen sizlerde gidin, gezin, görün olacaktır... Gidin görün ki, burasının resmi kurum olan Belediye tarafından yapılmasına karşın, öyle kafanızda tahmin ettiğiniz şekliyle, uyduruk mimarisi, kaba saba inşaat, özensiz ve zevksiz mimari yapılardan oluşan, zevksiz ve renksiz resmi kurum yapılarına benzemediğine şahit olun.
Soğuk yapılar yerine, kentin kültürünü, örfünü adedini yansıtan tasarımlarıyla süslenen ve ancak özel sektörün hassasiyetlerinin ve zevklerinin bu kadar uğraş verebileceği, Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi ni şehrimize kazandıran Rıdvan Fadıloğlu başta olmak üzere, kılı kırk yararak en ince detaylarına kadar işin üzerinde duran yardımcısı Murat Özgüler'e ve bu işi benimseyip kendi yapıları imişcesine emek verip ter döken tüm teknik ekibe, bir Gaziantepli olarak teşekkür etmek istiyorum.. Sağolun, varolun arkadaşlar, şehrimize böyle bir eser bıraktığınız için hepinize minnettarız..

HEP BÖYLE KAL, SAYIN FATMA ŞAHİN

Prensip kararımı bozdum ve iftarına gittim. 3 gün önce arayıp özellikle gelmemi isteyince kıramadım..Ama iyi ki gitmişim..Çünkü orada BAKAN olmuş ama hiç değişmemiş, her zaman olduğu gibi herkese saygılı davranan, hatır gönül soran BİZİM FATMA ŞAHİN'i gördüm..Detayına girmeyeceğim, çünkü daha fazla övmem gerekecek.. Biliyorum ki, yarım asırlık yaşamımda ne Bakan'lar ne Milletvekilleri gördüm..Sıradan insan veya siyasetçi iken yaptıklarından etkilendiklerimin, milletvekilli ve bakan oluncaki tavırlarını görüpte hayal kırıklığı yaşadıklarım var bu dünyada.. Söyleyeceğim tek şey Hep böyle kal Sayın Şahin..Hep böyle kal

SANAYİ ODASI VE ORGANİZE'YE
DÜŞEN ÖNEMLİ GÖREV

Bayram öncesi Prosep boyada çıkan yangın hepimizi üzmüştü. Koskoca fabrikanın tamamen yanması kadar burada üç kişinin hayatını kaybetmesi gerçekten de üzüntünün boyutunu farklı noktalara taşıyordu..Bu tür yangınlarda birçok insanın ilk aklına gelen Acaba soruları, görülen gerçekler sonrası anlamsız ve itibarsız kalmıştır..Çünkü Prosep'in kaybı, hem can, hemde mal açısından çok büyüktür..
Gaziantep sanayisine katma değer katan bir kuruluşun yarasının hemen sarılması için mutlaka gerekenler yapılacaktır.. Çünkü gerek Organize Sanayi, gereksede Sanayi Odası, böyle durumlar için vardır..Sadece Prosep boya için söylemiyorum bunları..Allah göstermesin zor durumlara düşen sanayicilere de destek vermek, onları yaşatmak için çözümler üretmek lazımdır.. Biliyorsunuz ki, böyle durumlarda bankalar başta olmak üzere birçok alacaklı firmalar sıfır anlayış moduna girerler..
Elbette o firma ayakları üzerine durma mücadelesi verecek ama, sanayi odası ve organize sanayi bölgesi de, işi sadece geçmiş olsun dilekleriyle geçiştirmeyip, sahiplenme ve çeşitli imkanlar yaratma, imalatını sürdürebilmesi için ortam sağlama konusunda harekete geçerse, o zaman Gaziantep adına dayanışma gücü sarsılmaz kale şekline dönüşür..
Aslında bu konuyu uzun uzadıya ele almak gerek..Prosep boya nedeniyle örneklemeye çalıştığım bu sorun umarım düşündüğümüz şekliyle çözümlenir.. Ben Prosep Boya'ya tekrar geçmiş olsun diyor, Gaziantep için önemli olan bu firmamızın biran önce toparlanarak üretime geçmesini temenni ediyorum..


(Bu şehirde herkes üç maymunları oynuyor)
BU SÖZLER BİR SANAYİCİYE AİT
Günde çok sayıda mail geliyor. Bunlar içinde, kent sorunları ve Gaziantepspor'dan şikayet ilk sırayı oluşturuyor.. Bunlar her kesimden insanlardan geliyor. İşçisi de memuru da, iş kadını ve adamı da sürekli yazıyor..Hem soru soruluyor, hem şikayet ediliyor, hem ihbar yapılıyor. Tabii arada sırada bize de hakaret edilmiyor değil.. Tümünü de okuyor ve değerlendirmeye alıyor, hepsinden kendime pay çıkarıyorum.. Aslını sorarsanız gözüm, kulağım, elim ayağım sizler oluyorsunuz..Ama şunu kabul edin ki, her gönderileni olduğu gibi yazamıyoruz.. Ancak mutlaka o sorunu ele alıyor, gazetemizde dile getiriyor, haberleştiriyoruz.. Yalnız aşağıda okuyacaklarınızı yayınlamak zorundayım. İsim vermek istemiyorum. Yazmamım nedeni bir sanayici olması.. Bu dostumuz şehrimizde önemli bir isim... Kısa mesajlar atmış dert yanmış.. Paylaşmak istedim..Gelin birlikte okuyalım:
Ökkeş bey Gaziantep in sorunlarına gazetenizde yer verdiğiniz için size çok teşekkür ederim. Malesef herkes bu şehirde üç maymunları oynuyor. Gelecek kuşaklara yazık..Herşey bir balon ve buna halkda inanıyor sessiz kalıyor .Başka ülkelerde eleştiren ve fikir verenler el üstünde tutulurken bu şehirde dışlanılıyor. Ortak akılmış....Marka şehirmiş, medyatiklikden başka bir şey değil bu açıklamalar.. Tapu dairemiz küçük, nüfus dairesi kasaba nüfus dairesi kadar.. SSK binası nerdeyse çökecek.. İpek yolu kentsel dönüşüm, hastaneler,eğitim vs vs.. O kadar sorun birikti ki ve okadar zaman yitirildiki.. Malesef yitirilmeye devam ediliyor. Konya'da 150 bin öğrenci var....Bizde 7500.... Sivil toplum kuruluşlarında da bu sorun var. Oralarda dillendiriyorum ama nafile.. Diyorumki ben öteki değilim. Türkiyedeki bütün kentler yenilendi biz 10 yılı boşa harcadık..Yazık memlekete. Ümitsizlik kötüdür ama Gaziantep konusunda karamsarlık başladı bende.

(yediklerinize içtiklerinize dikkat edin)
BUNU MUTLAKA SİZLERLE PAYLAŞMALIYIM
Bir dostum mail atmış.. Okudum dondum kaldım..Önce keşke okumasaydımdedim.. Ama sonra o düşünceden vazgeçtim bir daha okudum..Yetinmedim ve sizlerle paylaşmaya karar verdim.. Günlük vazgeçilmezlerimizin arasında yediklerimizin nasıl ve nelerden hazırlandığını görmeniz ve bilmeniz açısından okumanızı istedim. Bakın biz neleri yiyormuşuz da haberimiz yokmuş..
Selam arkadaşlar,
Kısa bir süre önce İstanbul da yapılan gıda formunda (tükettğimiz ürünlerin sağlığımız üzerindeki etkileriyle ilgili) konuşmacılardan, ''Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı, Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesi'' SERDAR ERLER'e ait konuşmanın bir bölümü. Bir göz atmanızda fayda var en azından aldığınız ürünleri seçerken daha fazla dikkat etmenizi sağlayabilir.
Değerli dostlar,
Ben inşaat mühendisi olmakla birlike yaklaşık 18 yıldır yemek sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı, Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim. Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Öncelikle Türker Bey'in ticari endişeyle yapılıyor teşhisi sonuna kadar doğru. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.
- Soya Kıyması adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 Kg torbalarda kg fiyatı 1,5 tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50 krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce sermaye kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi köftelerin tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam yapıyorlar.
BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde , beyaz , açık kahve, koyu kahve , kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre yakındır. cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye , unla karışıp ekmeğe, keke vs ye giriyor.
- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi , normal kuşbaşı etten ucuz. bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete , böylece fiyatı ucuzluyor. ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs , rejimlerinize zarar verirmi bilmiyorsunuz. yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin et giriş faturalarında mix kıyma ve marine kuşbaşı var mı, bir kontrol edin bakalım.
- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. nerede kullanılıyor? peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. tüm bisküvit ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. kg fiyatı 50 krş gibi bişeydi.yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. anam-babam usulü un,yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. paketin üzerini okuyun anlarsınız.
- Bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
- Pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye satılan sucuklarda gerçek baharatmı var sanki. bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor.
- Bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor . -40 derecede dondurup öğütüyor sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. şarküteri rünlerine dikkatli bakın. %100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
-Tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek mekanik kıyma isimli bişi yapılıyor. tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.
bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün,
Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs. kıyamet kopuyor da bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada, bir garip yemekçi inşaat mühendisi çarşı pazardan topladığı bilgileri ortalığa döküyor...

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR