Yönetimi devralan her yeni ekibin sırf orijinallik olsun diye bir takım revizyonlara teşebbüs etmesi giderek klasikleşen bir yöntemdir.Her yönetim erkinin özellikle yerel idarelerde eskinin devamı olmadıklarını kanıtlamak istermişçesine bir takım manevralara girişmeleri anlayışla da karşılanabilir.Ancak yeni yol düzenlemeleri ve trafik akışındaki yeni yön tayinleri gibi giderek daha karmaşık hale getirilen bir konu var ki, bu durum ancak kaş yapayım derken, göz çıkartmak tabiriyle karşılık bulabilir.Önce sola dönüşleri yasaklayarak sürücüleri şoka sokan, ardından tek yön uygulamasıyla Gazianteplilerin sinir katsayılarını yerinden oynatan bu akıldışılık kamuoyunda karşılığını buluyor.Bu karşılık en hafif şekliyle eleştiri, sonrası ise beddua ve kırmızı noktalı sözcük dizinleriyle kendini tanımlıyor.Trafiğin hemen hemen hiç olmadığı sokak aralarında dahi, kaldırımları araç yolundan daha geniş hale getiren, girilmez ya da tek yön uygulamalarıyla insanı çileden çıkartan bu anlayış hiçte olumlu karşılanmadı.Yolu dubalarla daraltılan esnaf park sorunu yaşayan müşteri kitlesi nedeniyle kan ağlıyor.Sokağın başındaki evine gidebilmek için dört sokak öteden dolaşmak zorunda kalan mahalle sakini dertli mi dertli. Her yönetim yol genişletme çalışmaları yapardı, bunlar ise tam tersi bir şekilde yolları daraltıp, kaldırımları genişletiyor.Özellikle Değirmiçem’deki ve Sarıgüllük’teki birer hilkat garibesine dönüştürülen yollara bir bakın. Güler misiniz, ağlar mısınız?Eskiden trafiğin doğal bir seyri ve akışı vardı. Herkes bir yolla yönünü buluyor, gideceği istikamete en kestirme yoldan ulaşıyordu.Şimdi tam tersi bir şekilde bu trafik dehalarının daha karmaşık bir hale getirdiği yasaklı anlayışla, sürücüler panik halinde dönüp duruyor.Yakıtı ve zamanı bol olanlar ve birde çelik gibi sinirlerine sahip olanlar için bir sorun yok. Dön babam dön.
Bu uygulamaların görünen getirisi şu:Bazı yollar mecburen fazla müracaat edilmeği için olabildiğince tenha, yine mecburen yönenilen yollar ise eskisinden daha fazla araç yoğunluğuyla kilitlenmiş durumda.Bu işler şehrin haritasını masaya yayarak, sorun çözücü pozlarına girerek, eli belinde bilen adam rolü oynayarak yapılmaz.Sizden önce ‘’ben yaptım oldu’’ diyen bir Celal Doğan vardı, bugün hali ortada.Halka rağmen ısrarcı olursanız. Kendi egolarınızla inatlaşma yolunu tercih ederseniz.Bu halk gelir, gönlünden sildiği adınızı bu kez boyalı fırçalarla tümden siler. İleride demedi demeyesiniz diye söylenmesi gerekenleri ifade ettim. Hiçbir kurum ve kuruluşla ya da hiçbir kimseyle şahsi bir sorunumuz yok.
Bu satırları kaleme alan yazarın vizyonu ve sorumlu olduğu toplumsal misyonun gereği, kralın çıplak olduğunu bildiği halde söylesem mi ya da söylemesem mi arasında tereddüt geçirenlerin, fısıltı halinin aksine kral çıplak diye bağırma halinin ta kendisidir. O kadar.