Gaziantep gelişiyor, büyüyor..Sanayi aldı başını gidiyor. İhracat Türkiye'de Ankara'yı bile geride bırakma aşamasına geldi..Yıl sonu değişim olmazsa, bu gerçekleşecek.. Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye'de örnek gösterilecek noktaya ulaştırılmış, sanayicilere yönelik hizmet çalışması zirveye tırmanmış.. Buna karşılık Şehirde sosyal mekanlar çoğalıyor, Gezegen evi ve Müze herkesin dilinde, Antep evleri gezilecek görülecek hale getirildi. Hayvanat bahçemiz bu yaşta bizi bile cezbedecek noktaya geldi.. Dülük ormanındaki Biyolojik gölet, Şahinbey'in parkı, teleferiği hakikaten çok iyi hizmetler oldu.. Bunlar çok hoşumuza gidiyor, hele başka illerden gelenlerin övgüleri gururumuzu okşuyor.. Ama böylesine güzellikler şehrin içine girdiğinizde, şehirde yaşadığınızda kaybolup gidiyor..Çünkü bu şehir gelişimiyle ters orantılı bir şehir haline getirildi.. Hergün yaklaşık 100 aracın trafiğe katıldığı kentin yolları 10 sene öncekinden daha kötü durumda..Trafikte resmen kilitlendik..Hem yolların yetersizliği, hemde trafiği profesyonelce yönetemeyişimizden.. Çözümleri bilinçli ve kararlı şekilde üretemediğimizden.. Bu sorunları çözmekle yetkilendirilen kişilerin yetersizliğinden.. BÜTÜN YAZ DURDULAR, KIŞ AĞZI YOLLARA KAZMAYI VURDULAR Dahası okulların başlamasıyla birlikte bütün yaz uyuyup, yolları kazmaya, trafiği kilitlemeye insanları rezil etmeye başlayan zihniyet.. Buna Gaski'si, Gazdaş'ı, Telekom'u ve Superonline çalışmaları dahil..İnsanın "yahu, Allah aşkına siz Gaziantep'e hizmet mi ediyorsunuz, yoksa bu şehirde yaşayanlara eziyet mi? diyesi geliyor.. Elbette alt yapı çalışmaları gerekli.. Ama bunlar planlı programlı olmalıdır.. AYKOME ne işe yarar, ne iş yapar ? Ha keza UKOME.. Bu konularda mevsimler çok önemlidir..Hangi bölge ise öncesinde tedbirler alınması, ulaşım başta olmak üzere çalışma süresi içinde tüm sorunların çözümünde planlar yapılması lazımdır.. Maalesef Gaziantep'te öyle olmuyor. Sabah bir bakıyorsunuz yollar kesilmiş.. Nereye gideceğini siz bulacaksınız..Yıllardır yazıyorum, "arkadaş insanları ve sürücüleri yönlendirin, yolu kesiyorsanız, nereye gideceğimizi gösteren yönlendirici tabelalar koyun.. Ama o yönlendirdiğiniz yollardaki sorunu çözün, araç parkedilmesini önleyin" diye.. Kent artık büyüdü, yerlisi bile şaşırıyor ise, yabancısı ne yapsın.. Asfalt çalışmasına alkış tutuğumuz belediyelerin bile bu konuda zamanlamasını yanlış buluyorum. En yoğun caddelerde en yoğun saatlerde asfalt yapılıyor ve trafiğe kapatılıyor.. Oysa gece sessizce yapılsa bu çalışmalar, daha çok takdir toplayacaklar..Sabah ve akşam trafiğinde ana caddeler kesiliyor ise, ara cadde veya sokaklara çözümler üretilmeli. O yönlere araç yığılmalarına karşın, sinyalizasyon değişimi yapılmalı ki, trafik kilitlenmesin..İşte bu ayrıntıyı maalesef Gaziantep'te işin başındakilere yıllardır anlatamıyoruz.. ŞOFÖRLER KORNAYLA KONUŞUYOR DOĞRU AMA TRAFİK POLİSİ DE DÜDÜKLE KONUŞUYOR Sorun sadece ulaşımda ve trafikte değil elbette..Bu şehir aynı zamanda gürültü şehri oldu..Yeni Emniyet Müdürü Sayın Ömer Aydın güzel söylemiş bizimkilere; "Gaziantep'te araç kullananlar korna sesleriyle konuşuyor"diye.. Gerçekten de öyle, korna sesleriyle konuşur oldu bu şehirde araç kullananlar..Ama aynı durum trafik polislerinde de var.. Çünkü onlar da düdük sesleriyle konuşuyorlar..Polis kavşakta, ağzında düdük, elleriyle acayip hareketlerle trafiği yönetiyor..Oysa düdük çalmasına gerek yok.. Zaten elleri çalışıyor.. Sadece Pakistan gibi ülkelerde görebildiğimiz görüntüler, maalesef ülkemizde ve Gaziantebimizde yaşanıyor..Hele bir Ambulans anlayışımız var, adam gece yarısı bomboş yollarda gidiyor yine siren çalıyor..Gündüz trafikte ise herkesin elini ayağına dolaştırıyor.. Gece gürültüsü hala devam ediyor. Havai fişekler Vali'nin genelgesine rağmen aynı hızını sürdürüyor. Düğünden çıkanların gece yarısı korna sevdası, cadde ve sokaklarda durup davul zurna çaldırmaları, halay sekmelerine zaten alışıldı..Silah atanlara da bir şey yapılmıyor nasılsa..Meskun mahal dediğimiz bölgelerde zaten atış serbest.. SAVAŞ OYUNU OYNANMIYOR Sınır kenti olduğumuz için, Türkiye'de bu işin vehametini kimse Gaziantepli'ler başta olmak üzere, bölgedeki ve sınırdaki şehirlerde yaşayanlar kadar anlayamaz, savaşın nasıl bir illet olduğunu.. Onun için hassasiyetlerimiz bundandır..Bazı aklıevveller "Savaşalım" dediği zaman gerçekten şaşırıyorum..Acaba o savaşalım diyenlere "hadi önce sen askere"desen, veya oğlunu yakınını savaşa gönderelim desen ne der, nasıl bir tavır alır..Osmanlı döneminde Girit'e karşı savaşa girilmesini isteyerek gösteri yapanlara karşın, Sadrazam hemen emir verir ve "önce bunları askere alın"der.. Bu emrin verildiğini duyan göstericiler oradan hemen kaybolurlar.. Türkiye'de de durum aynen böyle. Gazeteler yazıyor, televizyonlar savaşmaya meyilli yayınlar yapıyor.. Kimse savaşın ne olduğunu neler yaratacağını bilmeden ahkam kesiyor.. Elbette Allah gerek etmesin, ülkemizin bütünlüğüne, vatan topraklarının korunmasına yönelik bir pozisyon olsa, haliyle herkes sorumluluk alacaktır.. Ama bu savaş neyin savaşı..Niçin, niye ve kime ? Çok net söylüyorum, biz zaten içerde savaşıyoruz..Hainlere karşı gencecik çocuklarımızı, polislerimizi şehit veriyoruz..Savaşacaksak onları koruma adına savaşalım..Hiç savaş oyunlarına girmeden, doğru dürüst bir politika izleyerek, akan kanın durdurulması için savaşalım. Bu savaş masa başında da olur, cephede de, dağlarda da.. Yeterki çocuklarımız gencecik yaşlarda kurban gitmesin.. Şimdi tutup Suriye ile savaşacaksak, kim için savaşalım doğrusu bunu çok merak ediyorum.. SURİYELİ'LER NE OLACAK ? Dönelim şehrimize..Suriye'den gelenler için insani görevimizi yapıyoruz..Hırsızı da, arsızı da, aklı başındası da geliyor Gaziantep'e.. Son yıllarda Kentin dengesi yavaş yavaş değişiyordu zaten, şimdi Suriyeli'lerle tam değişmeye başladı..Daha öncede de yazdım, bu insanlar kontrol edil-mezse, nerede oturdukları, yaşadıkları bilinmezse, Gaziantep'te ciddi sıkıntılar yaşanabilir..Bunun için muhtarlarla işbirliği yapılabilir ve harekete geçilebilir.. Önümüz kış, birçok Suriyeli'nin parklarda yattığı söyleniyor..Paralı ve zengin olan Suriyeli zaten sorun değil, ama diğerleri için mutlaka tedbirler alınmalıdır... BU KIŞ ELEKTRİKLER DAHA ÇOK KESİLECEK Çünkü Gaziantep'te küçücük bir rüzgarda kablolar kopuyor. Azıcık yağmurda trafolar patlıyor..Şehir büyüyor, sanayi aldı başını gidiyor ama kentin elektrik alt yapısı yetersiz kalınca, özellikle kış mevsiminde sürekli kesinti oluyor. Geçen kışı hatırlayın. O kar yağışını, fırtınaları ve elektrik kesin-tilerini..Tedaş'ın cansiperane mücadelesini..Şehir merkezi ka-dar köylere ulaşmaya çalışmasını.. Bunları unutmadık, şimdi önümüzdeki kış mevsiminde yine olacağını biliyoruz. Niye biliyoruz, çünkü Gaziantep'te hala büyük bir kesimde kablolar direklerde..Bunu Sayın Fatma Şahin'e anlatmıştım 2 ay önce..Kentin yeni gelişen bölgelerinde bile direkler var. Toplu konut yapıyorlar, oralarda bile elektrik kablolarını yer altına almıyorlar.. Trilyonlara varan ev fiyatlarının yer aldığı mahallelerde kışın saatlerce elektrikler kesiliyor. Niye, çünkü kablolar pamuk ipliğine bağlı. Bir ağaç devriliyor gitti mahallenin elektriği..Ben şimdiden söylüyorum, bu kış elektrikler yine sık sık kesilecek, trafolar patlayacak, kablolar kopacak ve hepimiz karanlıkta kalacağız.. BİR MAİL VE ADININ YAZILMASINDAN KORKAN VATANDAŞ Hergün çok sayıda şikayetler geliyor..Sporundan eğitimine, suyundan elektriğine kadar..Birçoğuna dönemiyorum, çünkü hakikaten zorlanıyorum..Ama gecikmeli olsa da dönerek sorunları dinlemeyi sürdürüyorum.. Şu bir gerçek ki, eğer vatandaşların kentin sorunları hakkındaki şikayetleri çoğalıyorsa, o kentte işler düzgün gitmiyordur..Ve bu insanlar bizleri arıyorsa, bilinki kenti yönetenlere ulaşamadıklarındandır..Neyse ilginç bir maili sizlerle paylaşmak istiyorum.. Şikayetçi ve dert yanan kişi adının yazılmasını istememiş.. Anlaşılan korkmuş..Onu anlıyor ve ilgilenecek olanların dikkatine sunuyorum.. Ökkeş bey merhaba (Öncelikle sizden şunu rica ediyorum; eğer bu yazımı olduğu gibi yayınlayacaksanız, benim adımla değil de "bir vatandaşın isyanı" olarak yayınlayın lütfen. Çünkü gerçekten aşağıda söz konusu olacak olan şahısların ne yapacağını kestiremiyorum. Gözümüzün içine baka baka yolun ortasında işeyen insanlar Binamızı bile taşlayabilirler) Yaklaşık 2 yıl kadar önce size bir yazı yazmıştım. Yayına değer bulup pazartesi köşenizde yazımı olduğu gibi yayınlamıştınız. Konu mu; tabiki kentsel sorunlar. Ancak aradan 2 yıl geçmesine rağmen resmi kurumlardan henüz hiç bir çözüm girişimi yok maalesef. Sizin, bu konuda yardımcı olmaya çalışacağınıza ve ilgili makamları harekete geçirmeye çalışacağınıza olan inancım tam. Şimdiden ilgi ve destekleriniz için çok teşekkür ederim. Mevki : Şahinbey Parkı nın Güneykent mahallesine bakan tarafı. Adı; ölüm virajı denebilecek sertlikte ve 90 derecelik bir viraj. O mevkide her gece ne mi oluyor; anlatayım. Ben, tam söz konusu mevkide oturan bir vatandaşım. Parka hakim manzaram var ama buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Çünkü her gece, parkın manzarasına hakim kıyısında, güneykent tarafına park eden araçların müziğini dinliyorum, içki içme ve şişe kırma seslerini duyuyorum ve içkili bağırışlarıyla uykularım bölünüyor. Hıı, bir de şu modifiye edilmiş DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN lerimiz var. O virajda hem gaza hem frene aynı anda basarak gecenin bir yarısında acı fren sesleri.... Ve bütün bunlardan da öte, işin en acı tarafı; çoluk çocuk balkonda otururken, yemek yerken veya iş çıkışı yorgunluk atmaya ve ailemle balkonumda sohbet etmeye çalışırken araçlarıyla kenara park eden insanların yolun kenarına işemelerini görüp ben utanıyorum. Utanıp gözlerimi kapatıyorum, balkonumu kapatıyorum. Oysa ki, o araçların park ettikleri yerin yol dolgusu 2 yıl önce yapılmıştı ve asfalt dökmeye hazır halde 2 yıldır bekliyor. O yol asfalt yapılsa, yolun kenarına seyir kaldırımı ve banklar yapılsa, insanlar araçları içinde tıkılmak zorunda kalmadan banklarda, açık havada oturarak parkı izlese, ölüm virajı sert bir viraj olmaktan çıkıp kontrollü bir üçyola dönüşse ne güzel olur değil mi? Çok mu şey istiyoruz acaba? Aslında Ben sadece yetkililere şunu sormak istiyorum; Siz hiç balkonda ailece otururken koca koca adamların gözlerinizin içine baka baka işediklerine şahit oldunuz mu? Siz hiç gecenin 3'ünde show amacıyla yapılan ve aracın spin stmasını sağlayan acı fren sesleriyle uykularınızı yitirdiniz mi? Peki siz hiç, 5-10 tane aracın son ses açık, karman çorman, her telden çalan müziklerini, gecenin 2'sinde, yatağınızda uyumaya çalışırken dinlemek zorunda kaldınız mı? Biz mi... Her gece... Hepinize iyi haftalar