Gaziantep'te 1892'de kilise olarak yaptırılan, 1984 yılında camiye dönüştürülen tarihi yapı, hasar aldığı 6 Şubat depremleri sonrası restorasyonu tamamlanarak tekrar eski ihtişamına kavuştu. Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Kurtuluş Camii'nin Gaziantep'in Ayasofya'sı olduğunu söyledi.

Bangladeş ile bağlar güçleniyor
Bangladeş ile bağlar güçleniyor
İçeriği Görüntüle

Caminin tarihi süreci ile ilgili bilgi veren Yakar, tarihte bir dönem kilise ve bir dönemde cezaevi olarak kullanılan Kurtuluş Camii'nin 1984 yılından beri cami olarak hizmet verdiğini ve adının da Kurtuluş Camii olarak değiştirildiğini belirtti. Yakar, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi Camii'nin Fatih Sultan Mehmet'in kılıç hakkı olduğu gibi Kurtuluş Camii'nin de Gazianteplilerin kılıç hakkı olduğunu belirtti. Kurtuluş Camii'nin Gaziantep'in Ayasofya'sı olduğunu ifade eden Yakar, Gaziantep'in tanınmış alimlerinden merhum Adil Özberk'in 1930 yılından 1981 yılına kadar cezaevi olarak kullanılan yapının camiye dönüştürülmesi için büyük bir emek verdiğini ve 1984 yılından beri cami olarak ibadete açılan Kurtuluş Camii'nin kentin en güzel camilerinden olduğunu ifade etti. Yakar, "Kurtuluş Camii, asırlardan beri Gaziantep'in siluetinde çok önemli bir mimari yapıya sahip olan bir mabet. Geçmiş dönem Gaziantep'in fotoğraflarına baktığımızda Kurtuluş Camii'nin ihtişamını görürüz" dedi.

KARARGAH OLARAK KULLANILMIŞ

Antep Savunması döneminde Fransızların Kurtuluş Camii ve çevresini karargah olarak kullandıklarını hatırlatan Yakar, "Malum olduğu üzere Amerikalılar 1850'den itibaren Orta Doğu'da ve Türkiye topraklarında misyonerliği yaymak amacıyla çok büyük faaliyette bulunmuşlar. 1820 yılında Malta'da bir matbaa kuruyorlar, o matbaa istedikleri gibi çalışmayınca matbaayı üçe bölüyorlar. Birisini İzmir'e kuruyorlar, bir tanesini İstanbul'a, bir tanesini de Orta Doğu'daki faaliyetlerinin merkezi olarak gördükleri Gaziantep'e kuruyorlar. Geçmiş ismini Aintep'e kuruyorlar. Ve 1850'den itibaren buradaki Müslümanları Hristiyan yapmaya, Protestan yapmaya başlıyorlar. Onları başaramayınca Gregorian olan Ermenileri Protestan yapmaya çalışıyorlar ve bunda muvaffak oluyorlar. Gaziantep o zamanlarda 90 bin nüfusa sahip bir şehir. Gaziantep'te Yahudilerin Hristiyan olduğu o dönemlerde, 1886 yılında Semmeri Kilisesi, diğer adıyla Meryem Ana Kilisesi'nin yapımına başlanmış ve 1892 yılında da yapımı bitmiştir. 6 yıl gibi çok uzun bir sürede burası meydana getirilmiştir. Buranın mimarisi Sarkis Balyan'dır. İstanbul'da bizim çoğu mimaride görmüş olduğumuz mimarilerden bir tanesini getirmişler. Çünkü buna çok önem veriyorlardı ve buranın taş ustası da Sarkis Tachdjian o zamanki Ermeniler arasında çok meşhur olmuş olan bir zattı. Caminin içindeki taşlara ve süslemeye baktığınızda 1892'de nasıl büyük bir mabet yaptıklarını görmüş olursunuz" diye konuştu.