Hoşgörüye, tevazuya, saygıya ve insancıl kardeşliğe sıfır tolerans gösterilen acaip bir dönemde yaşıyoruz.
Karşınızdaki insanın sinir katsayılarındaki artış, anında diline vuruyor. Güzel Türkçemiz karga burga sözcüklerle adeta üzerinize tepki olup yağıyor.
Çoğu zaman bu insanların yaydığı negatif enerji, karşı tepkiyi tetikleyerek nerede duracağı belli olmayan bir algınında ta kendisi oluyor.
Çeyrek asıra tekamül eden bir iş yaşamının ağır ve bir o kadar sizi yıpratan ve aynı zamanda çeyrek asırlık bir pirim telaşesinin sonunda SGK? ya emeklilik müracaatında bulundum.
Haziran ayında yaptığım başvuruya şu ana kadar bir cevap almış değilim.
Yakın zamanda benimle benzer pozisyondaki arkadaşların verdiği bilgiye istinaden SGK İl Müdürlüğü?nün 1. katında yer alan Emeklilik İşlemleri Bölümüne gittim.
Önce bir bayan memurun bulunduğu bir masaya yöneldim BağKur ve vatandaşlık numaramı isteyen memur belli ki başkaca bir işin takipçisiydi.
Zira birkaç tuş darbesiyle Bilgisayardan bir sonuç çıkaramayınca yüzüme bile bakmadan baş parmağıyla beni yan masaya havale etti.
Yan masadaki erkek memura aynı talebi yineledikten sonra iki kez de BağKur ve Vatandaşlık numaramı tekrarlamam gerekti.
Ardı ardına aldığım kesik kesik dört ayrı yanıt çaresizliğin bu kadarına ?pes? dedirtiyordu doğrusu.
1) Ayın Onbeşinde sonra bir daha gel 2) Ay sonuna kadar çıkmaz 3) Birikmiş çok dosya var 4) Bilgisayarlar çok yoğun.
Kendi durumumla ilgili olarak bilgilenmenin en doğal hakkım olduğuna hükmederek soruyorum.
Emeklilik işlemleri dört ayı aşan, beşinci ayın sınırlarını zorlayan bir süreçte mi sonuçlanıyor acaba?
Memurun verdiği yanıt gayri ciddi ve oldukça tahrikkar, ses tonuyla birbirini tamamlar bir vaziyet alıyor. Şimdi yanlış konuşmaya başladın işte.
Aldığınız bu cevaba karşı tepkiniz ne olabilir ? Yanlıştan kastınız nedir? Anlayabilmiş değilim. Bilgilenmek bir yurttaş olarak en doğal hakkım olsa gerek. Artı Türkçe biliyorum. Dilimi de yeterince kullanacak bir kabiliyete sahibim. Bütün bunlara ilaveten, bulunduğum yerin bir kamu kurumu olduğunu, sizinde yurttaşlara hizmetle yükümlü bir sorumlu makamda olduğunuzu, size tekrar hatırlatırım.
Güne ne tarafından kalkarak başladığını bilmediğim memur, bu kez fazlasıyla ileri gidiyor. Bana hikaye okuma. Hiçte hesapta olmayan bu diyalog bir yurttaşın kendi mülkünde yabancılaştığı, kimsesizleştiği acı bir tabloya dönüşüyor.
Burası bir kamu kurumu, bu tür kurumlar yurttaşın kitleselleştiği yerlerde kurulur. O yurttaş kitlesinin vergileri ve ödediği primlerle oluşan Devlet Maliyesi adı verilen havuzdan ise sizlerin hayatınızı idame ettireceğiniz maaşlarınız ve primleriniz ödenir. Vereceğiniz hizmet yurttaşlara bir lütuf değil, asli görevinizin kendisidir. Kaldı ki, her bir gazeteciyim. Edindiğim doneleri toplumla paylaşma sorumluluğu taşıyan bir kurumsal yapının sorumlusuyum aynı zamanda?
Git ne yazarsan yaz...
Bende aldığım yanıt üzere yazıyorum ve soruyorum

Sayın Gaziantep Valisi
Sayın SGK İl Müdürü

Sizler bugün sorumlu bir makamda görev yapıyor olsanızda, sonuçta benim gibi bu Devlete Anayasal vatandaşlık bağlarıyla tabii olmuş, Devleti oluşturan yurttaş kitlesinin bir üyesi konumundasınız. Şimdi soruyorum
Böylesi bir devlet memuru modeliyle muhatap olmak zorunda kalsaydınız tepkiniz ne olurdu ?
İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın diyen bir öğretinin Türk Devletine başlangıç felsefesi olarak giydirildiği bu maneviyat elbisesinin lekedar edilmesine asla ve kat'a izin vermemeli ve göz yumma lüksü içinde olmamalısınız.
Devletin memuru gücünü, herhangibir siyasi partiden, ideolojilerden, milletvekillerinden, bakanlardan ya da dayılardan, amcalardan değil, onurlu ve sorumlu yurttaş kitlesinden ve varlığını gururla temsil ettiği Devletinen almalıdır.
Buna mukabil yurttaşlar ise baba dediği devletinin kendisine verdiği güveni, gereğinde Ana olarak vasıflandırdığı bu idari yapının şefkatini ve koruyuculuğunu bizzat kendinde hissedebilmelidir.
***
25 yıl sonra Devletin bana tanıdığı hakkı tazmin etmek üzere gittiğim SGK il Müdürlüğü binasında bana reva görülen bu davranış biçimini protesto ediyorum.
Söz konusu memurun şahsiyetinden kaynaklanan bu olumsuz tablonun gerek aynı kurum içinde, gerek diğer dairelerdeki memurları gölgeleyemeyeceğini biliyorum.
Zira kabahatlerin ve suçun şahsiliğine inanan bir sosyal hukuk sisteminin sürdürümcüsüyüm.
Öne geçmek, ayrıcalık beklemek ve hakkımız olmayanı talep etmek gibi Allah'ın men ettiği fena hallerden sakınmayı, yaşarken düstur edinmeyi ve onu yaşam gayesi saymayı şiar edinmiş bir kişi olarak, yaşanan bu münferit ve küçük hadiseyi, geri planda ve bünyesinde biriktirdiği Devlete duyulan sempatiyi, empatiye dönüştürme tehlikesinide gözönünde bulundurarak, takdirlerinize bırakıyorum.