Tarihe 'Kanlı Bayram' olarak geçen 20 Ağustos saldırısı, Türkiye'nin ve Gazianteplilerin belleğine bir daha silinmemek üzere kazındı.

Bu saldırının taşıdığı anlam, ırkçı ve bölücü faşizmin Gaziantep'te Gazianteplilerin canına kast edecek kadar cesaret toplamış olmasıdır.

Ancak başta Brookings olmak üzere American Enterprice ve Savaş Oyunları Ensitütüleri simülatörleri tarafından kurgulanmış olan Gaziantep saldırısında iyi hesaplanamayan bazı yerler de yok değil.

Bu saldırı ile kendi ölümlerini onaylayanların Gaziantep gerçeğini iyi analiz etmekten uzak bir duruş gösterdikleri malum.

Müfide Ferit'in 'Onlar bir avuçtular. Ancak bir avuç Türktüler' gerçeğinde somutlaştırdığı, Gazianteplilerin Türklük mefkuresi içinde ki özel konumu.

Gazianteplilerin ele avuca sığmayan, teslim olmayan, baş eğmeyen, özgürlüğü ve bağımsızlığı kendi karakteristiğiyle özdeş kılan yapısı.

Bu manada Gazianteplilerin Türk'e has hoşgörüsünü ve insan sevgisinde ki emsal tanımayan hüsnü kabulünü kendi şer planları adına bir zayıflık olarak telakki edenlerin hız ve büyük göç dalgasıyla, bağrımıza yerleştirdiği patlamaya hazır bombaların farkındayız.

Emperyalist-bölücü ittifakının hedef kentlerden biri saydığı Gaziantep'te insan depolamaya ve bu yolla Gaziantep'in demografik yapısını değiştirmeye yönelik stratejisini daha önce ki araştırma yazılarımızda bütün boyutlarıyla ifade etmiştik.

İşte salt bu nedenle; sadece Türkiye'nin değil Ortadoğu'nunda en büyük cazibe merkezlerinden biri olan Gaziantep'in Kerkükleştirme senaryolarına karşı uyanık olmak ve dik duruş göstermek zorunda olduğumuzu, şehrimizin egemenligini hiç bir tali unsurla ve hiç bir göçmen kitlesiyle paylaşmak niyetinde olmadığımızı göstermeliyiz.

Ve uyarıyoruz. Bu şehir gerekli önlemler zqamanında alınmadığı, Devlet ve Millet hakimiyeti ile taçlandırılmadığı taktirde, İstikbalde en kanlı boğazlaşmaların yaşanacağı bir coğrafyanın merkezinde yer alacaktır.

PKK/BDP'nin Adana ve Mersin'den sonra Gaziantepe gösterdiği özel ilgininakabinde, Barzani dolarıyla şehrimize yığılan elitist Kürt tabakayla birlikte oluşturulan KCK alt yapısı, Türkiye'nin kurtuluşuna giden yolda yakılacak karşı ateşinle Gaziantep'ten start alacağını gösteriyor.

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'Cenaze törenlerine en başta biz katılmalıydık' sözlerinin ardından BDP binalarına yapılan saldırılarla ilgili olarak 'Bu saldırıları yapanlar sonuçlarına katlanırlar' diyerek Gaziantep'e ve Gaziantep'lilere kader olarak ön gördüğü teslimiyeti dayatıyor.

Bu açıklamaların meali şu: 'PKK/BDP' olarak Gaziantep'in bağrında bombalar patlatacağız. Gaziantep'lilerin kendi Milli topraklarında canlarına uzanacağız. Sonrasında dalgamızı geçerek Şehitlerinizin ayak ucunda şov yapacağız' yani bir başka bakış açısıyla önce bizi öldürecekler, sonra ölülerimize dua edecekler.

Eğer Gaziantep'liler katillerine tepki gösterirlerse, bu kez o duacı PKK/BDP'liler kendi mantıklarına göre Gazianteplileri cezalandırma hakkına sahip olacaklar.

Kültürümüzde ve dilimizde bu durumu özetleyecek önemli bir deyim var. Bizde buna 'İte bak, yattığı yere bak' derler.

Art ayaklarıyla kulağını kaşıyanların güya kabilinden uyanıklığı sınır tanımayan aptallıklarına işaret etmektedir. Zira onlar yesinler, içsinnler Recep Tayyip Erdoğan gibi bir stratejik ortağa dua etsinler. Bu durum sonsuza kadar böyle gitmez. Onlar varsınlar bu günlerin tadını çıkarsınlar.

Amerika'dan rol talep eden ve İngiltere'den Devlet dilenecek kadar alçalan bu Amerikan köçeklerinin giydiği etekleri sonsuza kadar çıkartamayacakları günler yakındır.

Gaziantep'te bu menfur saldırıyla düğmeye uzanan el sonun başlangıcıdır. Şimdi kum saati tersine doğru akmaya başlamıştır. Ve tarih Irkçı ve bölücü faşizme de, iş birlikçiliğe de her koşulda Gaziantepi hatırlatmaya devam edecektir.

Zira Gaziantep tarihe not düşülmüş ve karşı öfkenin bela olup yağacağı güne kilitlenmiştir.