Türkler, tarih boyunca zor kazanan ancak kolay kaybeden bir toplumsal dokuya sahip olmuştur.

Kayıp ve kazanımlardan kasıt, elbette iktisat çerçevesinde ve bağ, bostan envanterini içermiyor.

İnsanların maliki oldukları servetleri vedahi harici ve dahili hudutlar içerisindeki ticaretleri ya da kar ve zarar bilançoları da bizi enterese etmiyor.

Bizi ilgilendiren kültür, sanat, tarih, sosyoloji ve felsefe.

Yani, bir insanın ömür denilen kısıtlı zamana giydirdiği mana elbisesi.

Yaşadığı topluma sağladığı katkı ve ona bir yaşam bahşeden topraklara yansıttığı güzellik.

Borcunu ödemiş olmanın canlı iç rahatlığı.

Gül alıp gül satan, gülü gülle tartanların yaşadığı o saadetli mevsim.

O mevsimleri saadetli kılan ise, o mevsimde yaşanan güzel insanlarla kaim.

Tıpkı asrı-saadet gibi, iki cihan güneşine yol arkadaşlığı edenlerin yaşadığı o kutlu mevsimler gibi.

Bu yolda zor kazanıp, kolay kaybettiklerimiz var.

Belkide en elemli gerçek, kaybettiklerimizin yerine koyacak kadar yeni değerler üretemiyor olmamız.

Yazar, şair, araştırmacı, dava adamı ve gönül insanı.

Kimler mi onlar?

Cemil Cahit Güzelbey, İzanlı Bekir Ağa (Bekir Karaduman), Orhan Barlas, Abdullah Özer, Ferit Gino, Demir Kanalıcı, Vahittin Bozgeyik, Abdulkadir Eralp, Ömer Arpacıoğlu, Abdülmecit Belli, Ökkeş Sevim, M. Oğuz Göğüş, Asaf İlbay, Zihni Kutlar, Mehmet Sağlam, Hüseyin Bayaz, Ali İhsan Göğüş, Musa Moğol Hocaefendi.

Bu isimler benim gördüğüm, oturup konuştuğum, sohbet etme imkanı bulduğum, ancak bugün aramızda olmayanlar…

Madalyonun diğer tarafında ise görmediğim, ancak isimleri ve eserleriyle yetinmek zorunda kaldığım, oturup konuşma ve sohbet etme imkanı bulamadığım nice saygın şahsiyet var.

Aramızdan ayrılanlara Rahman-ı rahiminden rahmet, kalanlara ise sağlık, sıhhat ve afiyet dilemekten başkaca elimizden gelen bir şey yok.

Yaşam düsturumuzun üç sac ayağı var.

Geçmişe saygı, geleceğe güven ve ahde vefa.

Bu manada kendini gördüklerimden ve bildiklerimden mesul sayıyorum.

Onun içindirki, sıkça yad ediyorum.

Bahse konu;Yazar, Şair, Araştırmacı ve Eğitimci Mehmet SOLMAZ.

Aslen Kilisli olduğu için akıbetiyle ilgili olarak Kilisli yazar ve şair dostları aradım.

Kilisli şair ve yazar Ahmet Elmalı ile görüştüm.

Ardından Kilisin kriptosu saydığım yazar-şair ve araştırmacı Hasan Şahmaranoğlu ile uzun bir telefon sohbetinde bulundum.

Kilis tarihi ve folklorik değerleriyle ilgili engin bir bilgi birikimine sahip olduğunu bildiğim Şahmaranoğlundan da, Mehmet SOLMAZ ile ilgili tatminkar bir bilgi alamadım.

Hatta Şahramanoğlu telefon görüşmemizde, Mehmet SOLMAZla karşılaşma ve yüzyüze gelme fırsatının olmadığını da ayrıca belirtti.

Sadece yıllar önce Kiliste çıkartmış oldukları bir kültür ve edebiyat dergisi için yazı alışverişinde bulunduklarını ifade etti.

Mehmet SOLMAZın görevi gereği uzun yıllar farklı şehirlerde ikamet etmiş olması zannederim bu konuda belirleyici olmuştu.

(Devam Edecek)