Bilgi çağındayız. Teknoloji bağımlılığı tek boyutlu değil. Bilim insanları da bu yönde yaptıkları araştırmalarda bunun bir çok olumsuz yansıması olduğunun altını çiziyorlar. Cebimize, evimize, sınıflarımıza dek giren internet karşısında bilişim güvenliği açısından ne kadar donanımlıyız. Teknoloji bağımlısı insan için şu tespit yapılıyor: 'hayatı tek başına karşılayan yalnız ve mutsuz ve de huzursuz insan tipi. Doğruluğu tespit edilmiş bilgilere ulaşmak çok zor. Herkesin internet havuzuna doldurduğu bilgilerin ne derece sağlıklı olduğu da tartışılırken, ne idüğü belirsiz insanlar sanal ortamda pusuda yatmış bir şekilde masum insanların kanına giriyor. Bu kan emicileri teşhir etmek te boynumuzun borcudur. Bu konuda hepimize ödevler düşüyor kuşkusuz.

Başta servis sağlayıcılarına. Yetkili kurumlara. Geçtiğimiz günlerde adliyede ilk defa karşılaştığım bir genç kız kardeşimiz, girdiği bir davanın ardından yazmış olduğum kitaplardan edinmek için uğramış. Kendisi Anadolu yakasında ikamet ediyor. Aynı zamanda üniversite öğrencisi. Kitaplarımı imzalayıp sundum.

Biraz sohbetten sonra da utana sıkıla başından geçen acı bir tecrübeyi de ismini vermemek şartıyla anlatmak istedi. Yaşananlar hem acı, hem de utanç verici.

Hikaye, tabiri caizse Türk filmlerindeki gibi. İnternette sosyal medya ortamında tanıştığı bir gençle önce masumca başlayan arkadaşlık zamanla ilerlemiş ve erkek arkadaşıyla buluşmuş. Erkek arkadaşı tarafından kendisine bir sigara sunulmuş. Sigaranın içindeki maddeden habersiz sigarayı içmiş.

Bir süre sonra bilinci gitmiş. Saatler sonra ancak uyanabilmiş. Yaşadığı şokun ardından ailesine telefon açmış. Aile bulunduğu eve gelmiş. Kızın erkek fena halde arkadaşını darp etmişler ve mahkemelik olmuşlar. Meğerse evine davet eden genç, kızın çıplak resimlerini cep telefonuna çekmiş. Kızı da tehdit etmiş. Sonrası da malum. İstenmeyen, arzu edilmeyen olaylar. Bir kere gençler sosyal medyadan tanıştıkları insanların ilk defa evlerine gideceklerse yanlarına mutlaka evden bir yakınlarını ya da bir arkadaşlarını da beraberinde götürmeliler. Ya da umuma açık bir yerde görüşmelerinde fayda var.

Sanal ortamda tanışılan insan ne olduğu belli olmayan insandır. Daha önceleri de buna benzer bir dramı kaleme almıştık. Sosyal medya platformunda kendisini 15 yaşında kız olarak tanıtan vatandaş meğerse kız çocuklarına dadanan 40lı yaşlarda sicili kabarık bir sapık çıkmıştı. Teknoloji kuşkusuz güzel şey. Nimetleri de çok. Uzağı yakın etmekle kalmıyor, hayatı da kolaylaştırıyor. Lakin her getirinin de bir de götürüsü oluyor. Örneğin çocuklarımız.

Kötü niyetli insanların çocukları ve gençleri istismar etmesi ile birlikte etki altına almaları. İnternet üzerinde oynanan beceri kazandırmayan, haftalar, hatta aylar süren oyunlar.

Uzun zaman internet karşısında oturup sağlık sorunu yaşamaları. Sosyalleşmeden mahrum kalmaları. Savunmasız çocuklarımız ve gençlerimiz internet ortamında ne kadar güvendeler?

Aileler bunu tartışmalı ve bunu konuşmalıdırlar. Refleks göstermek suretiyle, canlıların yaşamına yönelik tehditleri algılayan içsel sistem mevcuttur.

Haşlanan Kurbağa sendromunu ya okumuşsunuzdur ya da duymuşsunuzdur. Bir kurbağayı kaynar suyun içine atarsanız kendini hemen dışarı atar. Ancak, aynı kurbağayı ılık suyun içine koyarsanız ve korkutmazsanız öylece kımıldamadan duracaktır. Suyu alttan yavaş yavaş ısıtırsanız sıcaklık yükselirken kurbağa hiçbir şey yapmaz tersine keyif de alır. Yükselen sıcaklıkta kurbağa gittikçe daha çok sersemleyecektir, ta ki toptan dışarı çıkacak hali kalmayıncaya kadar.

Kaçmak için hiçbir engel kalmadığı halde dışarı kaçmaz, haşlanıp pişer. Çünkü kurbağanın sinir sistemi ani değişikliklere programlanmıştır, yavaş, tedrici değişimlere değil. İnsanlar da öyledir.

Su ısınıyor. Suyu ısıtanlar da belli.

Su fokur fokur kaynamadan tedbirler almak ve toplumu tehdit eden unsurlara karşı en büyük ödev ailelere ve kamuoyuna düşüyor. Aksi durumda o suda haşlanacak olan çocuklar ve gençlerden ziyade yok olan ülkenin geleceği olacaktır.