Bazen uzun uzun yazmaya gerek kalmıyor,

Bir deyim, bir atasözü yada kısa bir fıkra çok şey anlatıyor.

Hemde yıllar yüzyıllar önce yaşanmış söylenmiş olmasına rağmen.

Demekki yıllar mekanlar değişsede insanlığın insanoğlunun yaşadıkları değişmiyor.

Bugün iki güzel fıkrayı kısa bir kıyaslama ile sizlerle paylaşmak istiyorum.

Umarım, Türk Ulaşım-Sen eski ,Genel Başkan Yardımcısı değerli Habip DOYMAZ ağabey'in sosyal medya hesabından aldığım fıkraları sizde beğenirsiniz...

FIRIL FIRIL DÖNÜYO, PARA YAZIYO LAN..!

"Kayserili İstanbul’da bir taksiye biner. Taksi bir yerde yokuş aşağı inerken freni patlar, hızla gitmeye başlar.

Şoför direksiyonun başında çırpınıyor, takır takır frene bassa da ne mümkün, hız gittikçe artar.

Kayserili;

-Ulan durdur şu arabayı ben ineceğim, diye bağırmaya başlar.

Şoför;

-Bey Baba görmüyor musun? Fren patladı, basıyorum durduramıyorum, gittiği yere kadar gideceğiz, dua et de bir yere çarpmayalım, deyince,

Kayserili;

-Lan oğlum, o zaman şu taksimetreyi kapat, taksimetreyiiii...

Fırıl fırıl dönüyor, para yazıyor lan… der."

Kimi mal, kimi can, kimi de para derdinde.

Yuvarlak dünya, kendisine bağlananı da et top etti, sıçrayıp, zıplayanların bereketli tarlası vesselam...

YA AŞKA GELİR DE..!

Nasrettin Hoca ile birkaç arkadaşını akşam yemeğine davet ederler.

Ev eski ve ahşap yapılı bir evdir.

Hoca önde, arkadaşları arkada eşikten içeri daha ilk adımlarını atar atmaz, her bastıkları yer gıcırdar.

Hoca döner ev sahibine;

-Evin tahtaları ne kadar da çok ses çıkarıyor böyle? deyince,

Adam, böbürlenme hastasıdır. Yine biraz da havalı ve üstten üstten;

-Hoca efendi, bizim ev bile pek sofudur. Arada bir salavat getirir, zikreder, der.

Hoca;

-Yahu de sene, boğaza geldik, ama canımızdan olacağız?...

-Niye canınızdan olacaksınız ki hocam? Konağımda baş tacısınız…

Dese de, Hoca durur mu?

-Yaaa, koca konağın salavat, zikir derken, bir de aşka gelip secdeye kapanırsa, halimiz nice olur?...

Böbürlenmek rezil olmanın eşiğidir.

Mal-mülk, ilk sahibinindir.

Kanaattedir, asıl zenginlik ve bereket.

Elimizdeki ile sınananlardanız, o kadar..."