Bazen insanları güldükleri fıkralara göre de değerlendirebiliriz diye düşünürüm. Tabii burada fıkraların anlatılış biçimleri, anlatanların anlatış şekilleri de önemlidir.Bu anlatacağım fıkrayı okudum. Hoşuma gitti. Siz de ihtimal okumuşsunuzdur amma, ben okumamışlara anlatayım bari…Adamın karısı kaybolmuş. Aramışlar taramışlar, sormuşlar soruşturmuşlar yok yok yok… Adam da, emniyet de umudu kesmişler,,,dosyayı kaldırmışlar…Adam bu arada yeni bir ev yaptırmış…dövünüp duruyormu :”,Ah benim sevgili karıcığım göremeden kaybolup gitti şu yeni evi diye…”Gel zaman git zaman adam karısını öldürdüğünü, cesedini yaptırmış olduğu evin temeline gömdüğünü itiraf etmiş…Gerçekten de adamın söylediği yerde temelde bulunmuş ceset….Adam yargıç karşısına çıkarılmış. Yargıç sormuş: “Oğlum neden cesedi oraya gömdün ? diye sormuş.“Rahmetlinin son arzusunu yerine getireyim bari diye düşündüm hakim bey!?-Beni öldür de temele mi göm dedi sana !? diye kükremiş yargıç hem hayret hem kızgınlıkla.“ Evi üzerime yap demişti hakim bey!”Fransadayken dikkatimi çekmişti. Örneğin Fransızların fıkra kültürleri bizimki gibi geniş değil. Milletlerin kendi kültür yapılarına göre bazı fıkralara”bîgâne!” kaldıklarını görmüştüm. Onların da kendi sosyal kültür düzeylerine göre bir fıkra anlayışları varBazen de bir fıkrayı başka bir dile çevirmek oldukça zorlaşıyor Şu fıkrayı Fransızcaya çevirirken oldukça zorlanırım.“Şimdiki çocuklar çok cahiller. Geçen gün bizim yeğene sordum : yedi kere sekiz kaç eder diye. Dedi bana 72. Şu cehalete bak, yedi kere sekiz elli altı eder, bilemedin 57,58, yetmiş iki de n’oluy?!Cehalet güzel şey,insan kerrat cetvelini bile ezbere biliyor!!!!!