2021 yılı asgari ücreti ne olur bilemiyorum ancak olması gereken rakama çok yaklaştırılmayacağını biliyorum.Ülkemiz de maalesef milyonlarca insan açlık sınırının, milyonlarcası da yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor.
Öyle ki Kamu Çalışanı Memurların bile %80`ni yoksulluk sınırının altında ücret alıyor.
Hal bu kadar vahimken 10 milyona yakın Asgari ücretlinin en azından açlık sınırının üzerinde ücret alması gerekir.
İşçi Sendikaları; %95'i sendika üyesi olmadığı halde asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın daha yüksek ücret alabilmesi için mücadele ediyor.
Hemde üç farklı görüş ve düşünceye sahip sendikalar işbirliği yaparak.
Masada tek ses olup ortak tekliflerle biraraya gelerek.
Onların bu güzel dayanışmalarını, örnek davranışlarını görünce geçmiş yıllarda Kamu-Sen'in samimi çağrılarına kulak tıkayan, talepleri elinin tersiyle iten Memur-Sen'in enerjisini neden masaya tek başına oturmak için harcadığına hala aklım almıyor.
Adamlar yanlarında ki masada rakiplerini görmekten öyle gıcık olmuşlardı ki bırakın hükümetle pazarlık etmeyi, onlara sundukları teklifleri dahi masada unutmuşlardı.
Varsa yoksa tek kendiler olmalıydı masada bu hırs ve egoyla oturdukları tüm toplu sözleşmelerden başarısızlık ve memuru emekliyi hayal kırıklığına uğratan kayıplarla kalktılar.
Gelenleri hep gidenlerini arattı Enflasyon Farkına mahkum ettiler Memuru emekliyi.
Memur utandı enflasyon duasına çıkmadı ama onlar enflasyon farkını toplu sözleşme zaferi olarak sunmaktan utanmadı.
2021 yılı milyonlarca Memur ve Memur Emeklisi için 2022-23 yıllarını kapsayacak Toplu Sözleşmenin yapılacağı önemli bir yıl.
Covit19 nedeniyle yetki süreci nasıl olur, sendikal faaliyetler, üye çalışmaları nasıl gelişir şimdiden kestirmek zor.
Ancak herne olursa olsun memurun içinde bulunduğu durumu gözden geçirmesi şart.
Ülkemiz ve dünyanın içinde bulunduğu mevcut durumda ekonomik sorunların hepimizi ciddi anlamda sarsacağı ortada iken, bu durumdan en çok etkilenecek kesimin ücretli çalışanlar olduğuda herkes tarafından biliniyorken mevcut yetkili sendikal anlayışla o masadan kazanımla kalkılması mümkün değil.
Hep birlikte zor bir sınav veriyoruz, toplu sözleşme masası memur sendikacılığı için final sınavı niteliğinde, önemli bir dönüm noktası biz bu masaya bizi sendika gibi temsil edecek sendikaları , bu sınavdan bizi başarı ile çıkaracak sendikacıları oturtmak zorundayız.
Sonradan yapacağımız hiçbir yorum ve sözün ehemmiyeti yok.
Memur arkadaşlarımız başarısı ve kazanımları tescilli Türkiye Kamu-Sen i destekleyip onlarında masada olmasını sağlamaktan başka çaresi yok.
Bu toplu sözleşme de bütün iş kollarında yetkili olamayabilir ama mevcut yapının enkazından bizleri ancak içinde Kamu-Sen'e bağlı sendikaların da olduğu yapı kurtarabilir.
Türk Ulaşım-Sen olarak enflasyon farkına razı olmuş bir yapıyı kabul etmiyoruz, insanca yaşanabilir bir adaletli bir gelir için yapılacak ücret zamları gerçekleşen enflasyonun üzerinden değerlendirilmelidir.
Genel Başkanımız M. Nurullah Albayrak'ın dediği gibi "Enflasyon farkına razı olmak demek sıfır zam demek, Ya hep birlikte Türk Ulaşım-Sen ile hakkı tutup kaldıracağız yada ekonomik verilerin altında ezileceğiz.."
Bizler tüm kadrolarımızla hazırız, taktir memur arkadaşlarımızın.
Son Yılların Modası PROMOSYON SENDİKACILIĞI
19 yıllık memuriyet hayatıın son 7 Yılı Şube Başkanı olmak üzere 16 yıldır aktif Sendikacılığın içerisindeyim.
Hediyeleşmeyi önemseyen bir anlayışa sahip olmama rağmen en çok zorlandığım dönemler sene başları.
Malumunuz ülkemiz de geçmiş den günümüze yılbaşı aşantiyonu, bayram-kandil hediyesi diye bir gelenek var, esnaftan, tüccara, bakkaldan, markete, siyasetten, STK'lara herkes, herkesim üyelerine, mensuplarına, müşterilerine vermek üzere çam sakızı çoban armağanı takvim, bloknot,, ajanda, kalem, anahtarlık, sümen vb. yükte ve pahada hafif ama anlam olarak derin sembolik hediyeler yaptırır.
Daha önceki yıllarda vergi indirimine dahil olduğundan, büyük firmalar, işletmeler, belediyeler ödeyeceği verginin bir kısmıyla promosyon yaptırıp reklam amacıyla dağıtırdı.
Bazıları bu durumu abartıp, devleti vergi kaybına uğratınca geçen yıllarda yapılan düzenleme ile bazı promosyon türleri vergiye dahil edilince özellikle büyük firmalar elini kolunu çekti sektörden.
Eskiden bu hediyeler mütevazi olurdu şimdi maşallah bazı sendikalar görüyoruz ki üyelerini korumak, diğerlerini etkilemek yada üye yapmak için çantadan valize, kulaklıktan powerbanka, saatten telefona hediyeler verip bunları da paylaşmak derdine düşmüş.
İnsanlar öncelikle bu işin maddi yönünü merak ederken diğer taraftan sendikanın işi çanta dağıtmak mı çanta alacak hak elde etmek mi onu merak ediyor.
Zaman zaman bizlerede "sizde dağıtın" tavsiyeleri gelsede bu işin normal bir hediyeleşmekten öte bir durum olduğunu görüyoruz.
Düşünsenize çantayla, aşantiyonla alınan yetkinin kime ne hayrı olur?
Haklarının korunması istemek dışında birşey karşılığı sendikaya üye olan kişiden kime ne fayda gelir.
Kamu çalışanları sendikalardan çanta, bavul değil onları alacak gelir istiyor.
Masada süt dökmüş kedi gibi oturup üyelerini kayba uğratanlar için insanları cezbedecek hediyelerle mevcudu korumak bir yöntem olabilir ama bu durum ne sürdürülebilir, nede kabul edilebilir.
Sendikaların görevi hediye dağıtmak değil hak aramak, şartları zorlayarak ekonomik gerçeklerle yüzleşip üyelerine yaşabilir hayat sunmaktır, bunun için mücadele etmektir.
Memur arkadaşlarımız bu hususta daha duyarlı olmalıdır, hediye almak için değil haklarının korunması için sendikalarına baskı yapmalıdır..
Unutmayalım ; "Biz nasılsak öyle yönetiliriz..."