Türkiye Barolar Birliği (TBB) seçimi bir devrin sona ermesini, buna mukabil çiçek açmış bir geleceğin müjdesini verir gibiydi.Metin Feyzioğlu koltuğunu Erinç Sağkan’a bırakırken arkasında fazlasıyla hırpalanmış, kendini köşeye sıkıştırılmış hisseden, mesleğini icra edemez hale gelme tehlikesiyle karşı karşıya bıraktırılmış bir avukat kitlesi bıraktı.Halbuki toplum sosyolojisini ve toplumsal kimliği, toplumsal hukukla birlikte ete kemiğe büründüren savunma ve iddia makamıyla birlikte bütün bir yargı erkinin kendisi değil miydi?Evet, yaygın ve geçer bir tanımdan yola çıkarak ülkemizin geldiği son noktayı tahlile koyulalım.“Hukuk bir gün herkese lazım olacak” bu genel tanıma kim itiraz edebilir?Anadolu yarımadasında kurduğumuz son Türk devleti kendini nasıl tanımlar? “Türkiye Cumhuriyeti Anayasal bir hukuk devletidir. İdare şekli Cumhuriyettir. Başkenti Ankara’dır.”20 yıllık süreçte bir karabasan gibi her türden değerin üzerinde gölge oluşturmanın olağan hale geldiği bir zamansal geçişin sonu göründü gibi.Zira Türkiye Barolar Birliği seçimindeki mutlak zafer, bu sonucun salt bir nöbet değişimini değil, bünyesinde daha fazla anlamlar biriktirdiğini gösteriyor.43 yaşındaki genç bir avukatın ipi göğüslemesi bir meslek örgütü seçimindeki basit bir el değiştirme olayı değil.AKP iktidarının yerel seçim mağlubiyetinden sonra, Türkiye’nin en ciddi ve en saygın bir sivil toplum kuruluşundan gördüğü son bir sarı kart olarak mütalaa edilebilir.Erinç Sağkan ve yol arkadaşlarının galibiyeti, yarışı kaybedenlerinde hukukun yürüme yolundaki teminatı olacaktır.Ben buna bütün yüreğimle inanıyorum. Bu manada Erinç Sağkan ve arkadaşlarının yaktığı bu çoban ateşinin Türkiyemizi aydınlatmasını diliyorum.