‘Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyun’ Bu cümleyi ilk defa duyan hemen hemen yok gibidir. Empatiyi en kısa ve anlaşılır bir şekilde anlatan bir cümle. Toplumsal ruh halimizi düşündüğümüz zaman bu kavramın ne kadar önemli bir kavram olduğunun farkına varmamız sevindirici bir gelişme.

Peki, neden Sempati değil de Empati? Aradaki farkı açıklamak için önce sempatiden başlamak daha uygun olacaktır. Sempati sıcakkanlı, çok hoş, hoşa giden anlamlarını taşıyan Fransızca kökenli bir sözcüktür. Örnek bir cümle içerisinde kullanacak olursak ‘Sempatik bir çocuk’ denildiğinde çocuğun hoş, sıcakkanlı birisi olduğuna vurgu yapılmıştır. Yani tek taraflı bir duygu söz konusudur ve karşı kişinin hissettiği duygular ön planda değildir.

Gelelim Empatinin anlamına. Empati, yine Fransızca kökenli bir kelime olup Türkçe karşılığı ise benim çok hoşuma giden ‘Duygudaşlıktır’ Biraz açıklayacak olursak aynı duyguları hissedebilen kişiler arasındaki bağdır. Fakat burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Örneğin istemediği bir durum yaşadığı için ağlayan birisine empatik olmak için karşıdaki kişinin de ağlaması empatinin kurulması anlamına gelmeyecektir. Burada önemli olan hangi duygular içinde olduğunun farkında olunmasıdır. Dolayısıyla kişinin olaylara karşı tarafın bakış açısıyla bakması empati sürecini oluşturacaktır.

Maalesef toplumumuzun en önemli eksikliği de budur. Empatik bir toplum olmadığımız gibi tam tersine toplumsal vicdani gelişimimizde olumsuz bir ivme göstermektedir. Empatiye değil de Sempatiye meyilli bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Bunun en açık örneği; son yıllarda gündeme sıklıkla gelen hayvanlara şiddet olayları, ya da yolda trafik kazası geçirmiş bir kişiye yardım etmek yerine olayı kayıt altına almak için telefona sarılan insanları görüyoruz. Gelişen teknoloji beraberinde insanlar arası doğrudan iletişimin önüne geçmiş bulunmaktadır. Vicdan gelişimini sağlıklı tamamlayamayan çocuklar ise empati duygularından yoksun, ben merkezci kişilere dönüşüyor. Bunu önüne geçmek için değerler eğitimine önem verilmesi olumlu bir adım olsa da, eğitim sisteminin merkezine iyilik, hoşgörülülük, yardımseverlik gibi empati duygularını geliştirecek programları yerleştirmediğimiz sürece bu olumsuz durumun önüne geçmek biraz zor görülmektedir.

Birilerine yardım etmek yerine bireylerin birbirleriyle dayanışma sürecine girmesi empati duygusuyla oluşur. Toplumsal başarının temelinde de böylece empati yer almaktadır. Başarılı iş insanları, müdürler ve yöneticiler liyakat temelli görevlerine bakıldığında büyük bir çoğunluğunun empati yeteneğinin olduğunu görürüz. Duygu ve düşünceleri sağlıklı bir şekilde analiz eden her insanın empati yönü mevcuttur.

Şimdi tekrar düşünüp empatik mi yoksa sempatik mi olduğunuzu düşünmenizi öneriyorum.

Esenlikler dilerim.