Dershaneler için kılıçlar çekilmiş, AKP ile Cemaat arasındaki savaş bütün boyutlarıyla sürüyordu. Kapışma ilk önce emniyet teşkilatı ve adliyede yaşandı.

Bir anafor etkisindeki bu iç hesaplaşmada binlerce polis yerlerinden oldu. Yargının elini kolunu bağlayan ve hukuku derdest eden operasyonlar eş zamanlı olarak sürdü.

Operasyon yapanlar operasyona uğradı. Artçı şoklar HSYK’ya kadar uzandı. Savcılar sürüldü ya da etkisizleştirildi. Hukuk punduna getirildi ve tutuklular salıverildi. Hayatın her ortamında süren bu çatışma ortamı siyasi üst yapıyı belirleyen ekonomik alt yapıya kadar sirayet etti.

Bu kez iş adamları devreye girdi.

TUSKON 5. Genel Kurulu’nda konuşan Başkan Rıza Nur Meral’in yüksek perdeden dile getirdikleri yalanır yutulur cinsinden sarf edilmiş sözler değildi. Muhataplarına göndermeleri içeren açıklama metni adeta bir ültimatom kıvamındaydı. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Cemaati hedefine koyan ve "Cemaati parti kurmaya" davet eden Başbakan Erdoğan’a uzun bir süre hafızalardan silinmeyecek cevaplar verildi.

"Siyaset millete Hizmet etme yeridir. Para kazanma ve servet edinme yeri değildir. Sivil toplum kuruluşlarına "parti kur" diyenlere" işadamları da şu çağrıyı yapıyor. Para kazanma isteyen siyasiler gelsin iş dünyasına atılsınlar."

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Başkanı Rıza Nur Meral, son günlerde bazı siyasetçilerin Sivil Toplumu kastederek sık sık, ’muhalefet yapacaklarsa parti kursunlar siyasete girsinler’ dediklerine atıfta bulunarak,

"Buna karşılık bazı işadamları da verdiğimiz vergilerin, ülke kaynaklarının nasıl kullanıldığını bilmek en doğal hakkımız diyorlar. Bunu yapmak niçin muhalefet olsun diyor ve şunu ekliyorlar; siyaset millete hizmet etme yeridir, para kazanma, servet edinme yeri değildir. Para kazanmak isteyen siyasileri eşit şartlarda rekabet edebilmek adına siyaseti bırakıp, şirket kurup iş hayatına girmeye davet ediyoruz. Yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde kimlerin asıl olduğunu herkes görecek. Ülkemiz sürekli yüksek miktarda yabancı sermaye girişine ihtiyaç duymaktadır. Montaj ve düzmece olduğunu hatta paralel yapının işi olabileceğini söylediğinizi duyar gibiyim. Haberler, tapeler; paralel, üçgen, dikdörtgen’e bakın derken ne kadar yamuk işlerin gizlenmeye çalışıldığını, çok net ortaya koyuyor. Oylarınızla yönetime gelenlerin sizleri haşhaşilikle kandan beslenen vampirler olmakla suçlamaları çok ağırınıza gidiyor biliyorum. Cumhurbaşkanı’nın bütün bu hukuksuzluklar karşısında sessiz kalmasını ve başında olduğu Cumhur’u öksüz bırakmasını ızdırabla izliyoruz. Bazı işadamları da verdiğimiz vergilerin, ülke kaynaklarının nasıl kullanıldığını bilmek en doğal hakkımız diyorlar. Para kazanmak isteyen siyasileri eşit şartlarda rekabet edebilmek adına siyaseti bırakıp, şirket kurup iş hayatına girmeye davet ediyoruz. 17 Aralık ve 25 Aralık’ta açılan davalarda ortaya çıkan fotoğraflar, kasalar, saatler, bavullar ve kutular hepimizi derinden üzmüştür, milletimizin hafızasına kazınmıştır. Yurt dışı bağlantılı iddialar ve bakanlarımızın bu iddialara aileleri ile beraber konu olması ülkemizin güvenliği adına bir fecaat arz etmektedir. Davada para aklama ile adı geçen ülkenin, bu bakanlarımıza bugün ortalığa saçılan bilgilerle şantaj yapmış olması ihtimali dahi ülkemizin siyasi karar alma mekanizmasının güvenirliğine dair çok önemli sorulara ve büyük endişelere sebep olmaktadır. Ancak bu endişelerin ve sorunların çok daha büyüğü hükümetimizin bu soruşturma ve davalara karşı verdiği cevaplarla ortaya çıkmış ve sürece, yasa ve teamüllerin rağmına yapılan müdahalelerle bir hükümet sorunu olan yolsuzluk bir devlet sorunu haline getirilmiştir. Sebebi her ne olursa olsun yürütülmekte olan bir davaya müdahale edilmesi asla kabul edilemez. Parlamenter bir demokrasi için siyaseten çok güçlü ve etkili olan, görevi gereği erklerin sağlıklı işleyişini düzenlemekle mesul Cumhurbaşkanı’nın bütün bu hukuksuzluklar karşısında sessiz kalmasını ve başında olduğu cumhuru öksüz bırakmasını ciddi bir ızdırabla izliyoruz."