İlköğretim öğrencilerine(Antep Savunması Öyküleri)Antep nasıl gazi oldu ?ZAVALLI MEHMET KAMİLFırının kapısını kapatmış,Fransız askerleri kendilerini güvene almışlardı Halk galeyana gelmiş yumruklarıyla askerleri tehdit ediyor ve bağırıyorlardı “Alçak namussuzlar! Çocuk katilleri!”Suçlular Fırındaki telefonla garnizonlarına ,nöbetçi subaylarına vukuat raporu verdiler yalanlar uydurarak:“Kimlik sorduk, göstermediler, karşı koydular, mukavemet ettiler, nöbetçi erimize saldırdılar!,bizleri öldürmeye kalkıştılar!”Yalanın kemiği yok ya! Yedek kuvvet istediler.”Halk bizi linç etmek istiyor!” dediler!’ Bozacının şahidi şıracıydı.Kalabalık: ”Erkekseniz dışarı çıkın!” diye bağırıyordu.Fırının önüne Komiser Hakkı ile Jandarma komutanı Çopur Kemal geldi.Halkı yatıştırmağa çalışıyorlar:”Sakin olun arkadaşlar,haklı iken haksız duruma düşmeyelim,işi kanunî yollardan halledelim,Küçük Memet’in kanını yerde koymayız,hakkınızı,öcünüzü alacağız, söz! Şimdi dağılın gerisini biz hallederiz,bize güvenin…”Akşam karanlığı basıyor…Mehmet Kâmil’in gencecik,daha soğumamış cansız bedenini evine ,Musullu Sokağa götürdüler.Evlerinin hayat’ına cansız Memet’in sönmüş hayatını yatırdılar. Saatler önce cıvıl cıvıl olan Mehmet Kâmil şimdi bir taş,bir duvar,taştan duvardan bir melek! Büyük bir kalabalık, Fransızlara lânetler yağdırarak hıçkırıklara boğulmuş ağlıyor, dövünüyor ilençlerle.Kalabalık dağıldıktan sonra Fransız Komutan yeni bir güçle gelerek fırında mahsur* kalan Fransızları alarak Karargâhlarına götürdü. Fransız İşgâl Komutanlığına protestolar yağdı, Cemiyet-i İslâmiye konuyu görüşmek üzere Nakşibendi Tekkesinde toplandı.Halkın isyanı, tepkisi büyük. Fransız Albay Saint-Mari Tekkeye bizzat geldi, tabii, yanında bol miktarda asker ve yüzünde yapay bir üzüntüyle!Tercüman aracılığıyla taziyelerini * bildirdi. Üzüntülerini acındırıcı bir ses tonuyla dile getirdi. Suçluların en ağır şekilde cezalandırılacağı yalanını söyledi. Heyet-i Merkeziye’ye de haber gönderdi:” Fransız Komutan özür dilemek ,taziyelerini ,üzüntülerini sunmak, Memet’in babası Hökkeş Ağanın gönlünü almak istiyor.* Taziye :Ölen kimsenin yakınlarına başsağlığı dileme* Mahsur :Kuşatılmış,sarılmış,çevrilmiş..Oğlu alçakça öldürülen bir babanın gönlü nasıl alınır acaba?Babayı avutmak istiyorlar.Ricacılar gönderildi.Heyet-i Merkeziye henüz savaşa hazır değil! Bu olayı savaşın başlama nedeni yapmak istemiyor.Zor- zekât Hökkeş Ağayı Belediyeye davet ediyorlar.Fransız Komutan da oraya geldi.Duruma uygun sözler söylüyor ve...Hökkeş Ağa’ya 200 altın lira vermek teklifinde bulunuyor. Fransız Albayın beyninde ve vicdanında 12 yaşındaki bir Türk çocuğunun kanının bedeli o kadar ediyor demek ki! 200 altın!Yok canım! Siz ne derseniz deyin bu Fransız kibarlığı falan sahte bir masal! Şu komutan olacak kocca askerin teklifine bakın da karar verin işte! Burada rakam söz konusu değil.Utanmadan para teklif etmek utanç verici!Yoksul Hökkeş Ağa,yırtık yeniyle gözyaşlarını sildi ve Albayın suratına tükürürcesine:“Hiçbir Türk, oğlunun kanını para ile satmaz! Oğlum,bu millet uğruna şehit oldu, öldürüldü! Milletim onun öcünü sizlerden alacaktır!” dedi.Fransız Albay biraz utanır gibi oldu.“Az mı teklif ettim acaba?” diye düşünmüştür kara vicdanlı!Görüldü ki utanmazlıkta da bir sınır varmış!Halkın bu vahşete isyanı, tepkisi dinmedi, tersine çığ gibi büyüdü. Dükkânlarını günlerce açmadılar.Silâhlar hazırlandı. Bıçaklar, süngüler, kılıçlar, palalar bilendi...Artık savaş kaçınılmaz oluyordu.Bu düşmana haddini bildirmek gerekti…Gençler: “Hemen saldırıp işlerini bitirelim şu keferelerin!” heyecanı içindeydiler. Heyet-i Merkeziye ve yaşlılar: “Henüz zamanı değil! Sabırlı olun!” öğütleri verdiler.“Bakın Fransızlar da pişman, bizzat komutan özür diledi, belki kendiliklerinden çekip giderler, böylelikle kan dökülmez!” falan gibi avutucu sözler söylediler…