İlköğretim öğrencilerine(Antep Savunması Öyküleri) Antep nasıl gazi oldu ? KARA GÜNYavuz bir an okumayı bıraktı.Zavallı Mehmet Kâmil’in hunharca ve aptalca öldürülüşüne üzülmüştü..Yavuz , kalınca olan bu kitabı okurken bazı sözcükleri anlamamış ,sonra, babası geldiğinde babasına sormaya karar vermişti. Sözlüğü açıp bakmaya üşenmişti doğrusu. Oysa öğretmenleri “Çocuklar okurken bilmediğiniz sözcükler olunca sözlüklerini açıp bakmaya alışın..Size sözlükleri süs olsun diye aldırmadık!” diye tembihliyordu.Her tembih tutulsa öğrenciliğin tadı mı çıkar?”Yaramazlık bazen iyi oluyor”, diye düşündü Yavuz .Yavuz kim? diyeceksinizYavuz Gaziantep Şehit Kâmil İlköğretim okulun üçüncü sınıf öğrencisiydi. Babası gazeteci .Yavuz’un bir iki şiiri gazetede yayımlanmıştı bile. Yavuz ozanlığa doğru ilk adımlarını atıyor!Öğretmeni ödev vermişti. Antep Savunması’nda olan gerçek bir öyküyü kaleme alacaklardı. Bunun için su sıralar Antep savaşı ya da savunması hakkında ne bulursa okuyordu..İyi yazmak için çok okumak gerektiğini biliyor.Kendi konusunu seçti bile. Her gün gidip geldiği okulun adını taşıyan “Şehit Kâmilin öyküsünü yazacak.”Ama bunu kimselere söylemiyor. Okuduğu kitapta yazar böyle yazmış ama,kendisi daha güzel yazmak istiyor . Acaba bu olayı şiir olarak mı yazsa!? Yarışmada dereceye girmek istiyor.Başka öyküleri de okuyunca belki düşüncesi değişir.Olur a,insan yeni şeyler öğrendikçe düşünceleri de değişir..İşte babası da geldi.Bir süre sonra ,yemekten önce , öğrenmek istedi.Babasına sordu kitabı göstererek.-Baba ! Kuşatma ne demek?Tam olarak anlayamadım…-Onu mu okuyorsun.aferin oğlum…Anlatayım…Yavuz’un babası da okumayı çok seven birisiydi.Hem işi gereği de okumak zorundaydı zaten. Gazetecilik kolay iş mi ?!.Boş zamanlarında hep kitap okurdu. Oğlunun anlayacağı bir dille anlatmak ister gibi biraz düşündükten sonra:-Kuşatma demek…Bizim kentimizi bir zamanlar Fransızlar çevirmişti. 1918 yılında. O zamanlar büyük bir kasaba idi Antep. Kasabanın dört bir yanını silâhlı askerleriyle,toplarıyla tutmuş kimseyi dışarıya,yani kasaba dışına bırakmıyor,dışardan da kimsenin içeriye girmesine izin vermiyorlardı. Yani kentimizi kuşatmışlardı.Ve teslim almak istiyorlardı. -Yani kuşak nasıl belimizi sarıyorsa onun gibi mi? -Aferin çok güzel benzettin,onun gibi.Çepeçevre.. -Peki niçin ?-Çünkü Anteplileri tutsak almak istiyorlardı… Böylece evlerimizi,mallarımızı,yer altı ,yer üstü zenginliklerimizi ele geçirmek bizi tutsak olarak çalıştırmak,yani sömürmek istiyorlardı…-Anladım.Peki ihanet ne demek baba?-İhanet…ihanet…Şimdi…Çok da yorgunum canım oğlum…En iyisi şu senin sözlüğü getir bakalım nasıl anlatmış..Yavuz hemen odasına koştu ve sözlüğü getirip babasına uzattı…-Açıp baksana..-Sen bak baba…sen daha çabuk bulursun…-Oldu mu ya şimdi…Sözcük aramasını bilmiyor musun sözlükte..Önce sözcük hangi harfle başlıyorsa o sayfaları bularak sonra ilk sözcüğü izleyen harflere bakarak…Yani İ sonra H,,H’den sona A N’oldu iha..işte böylece…-Tamam tamam zaten biliyorum…Yavuz sözlüğün açarak birkaç sayfa çevirdikten sonra:-Tamam buldum-Oku bakalım..-İhanet:Hıyanet,hainlik.Aldatma.Sadakatsızlık.-Anladın mı ?-Tam değil!-Bak şimdi yavrum.İhanet;sevilen,değer verilen,korunması gereken bir şeyi aldatmak,ona kötülük etmektir.O zamanlar bizim kasabada Ermeniler de vardı. Yüzyıllardır birlikte kardeş gibi ,dostça yaşardık.Onların dini ayrıydı ama,herkesin dini herkese!Onlar da Osmanlı idiler. Türkçe konuşurlardı.Ana dilleri aynen seninki benimki gibiydi…Yani bu toprağın,bu yurdun,bu kentin toprağından suyundan insanlarından yararlanıp zengin olmuşlardı..İşte bu Ermeniler Fransızlar kasabamızı kuşatınca bizimle onlara,düşmana karşı savaşacakları yerde,onlarla birlik olup bize kurşun attılar…yani kendi vatanlarına ihanet ettiler..-Niçin ?-Çünkü Fransızlar ,Ruslar,İngilizler,Amerikalılar ve daha başka milletler onlara sizlere bağımsızlık vereceğiz,siz Türklerden ayrılacak ve bu toprakların üstünde ayrı bir Cumhuriyet kuracaksınız..Türkleri köle gibi kullanacaksınız diyorlardı.- Ermenileri kandırdılar yani- Güzel söyledin..Onlar da bu yalanlara kanıp ihanet etti bizlere…- Peki kendileri kendilerine hain diyorlar mı ?- Derler mi hiç? Suç samur kürk olsa kimse üstüne almaz oğlum.- Peki sonra n’oldu baba?- Savaş oldu…altı binden fazla Antepli öldü..Şehit oldu yani..Sonra Fransızlar çekilmek zorunda kalınca Ermeniler de onlarla birlikte gitti…-Tabii ihanet ettikleri topraklarda yaşayamazlardı artık değil mi ? Öyle düşünmüş olacaklar ki Fransızların kuyruklarına takılıp gittiler… -İyi olmuş öyleyse..Hepsi gitti mi baba? -Hayır!Burada kalıp Türkiye vatandaşı olmayı yeğleyenler de oldu.Onları bağrımıza bastık kardeş olarak- Eski düşman dost olur mu baba ?- Olur oğlum…Öyle kabul etmeliyiz…- Ama memleketimiz zayıf düşse,gene bir savaşta yenilse..? -Hiç belli olmaz oğlum..hiç belli olmaz…Kuyruk acısı diye bişey vardır…Ama biz büyük Atatürk’ün “Yurtta barış.Dünyada barış!” düşüncesinde olduğumuz için…Onlar iyi bir vatandaş olarak kabul ediyoruz ..Bir şey daha sormuştun galiba?- Açlık niye baba? Onu sormuştum.- Haa! Oğlum Antep Savunması tam on bir ay on gün sürdü…Yani hemen hemen bir yıl boyunca düşman askerleri kentimize giremedi…Hep dış mahallelerde, tepelerde,Ermeni Mahallelerinde falan kaldılar…Çünkü kahraman insanlarımız,bunlara o zamanlar çete deniyordu, kasabamızı koruyorlardı.düşmanı içeriye sokmuyorlardı..Ama Daha önce anlattığım kuşatma olunca kasabadaki tüm yiyecek içecek bitti…Bir çok insan da açlıktan öldü… Dışardan ne yardım ne yiyecek ne silâh gelebiliyor…Mecbur kaldılar…teslim olmaya on bir ay on günden sonra- Anladım baba. İki gün sonra Savaş Müzesini gezmeye gideceğiz Orada da bir şeyler öğrenir dönem ödevimi yaparım baba…-Tamam,daha başka kitaplar da okuyabilirsin,,- Okuyacağım tabii,ama şu elimdekini bitireyim önce..Ve yeniden kitabına döndü Yavuz.