İlköğretim öğrencilerine(Antep Savunması Öyküleri)Antep nasıl gazi oldu ?“ Siz adamlarınızla Kapçağız Köyünün batısındaki siperlere mevzilenin”- Baş üstüne!- Siz Çetenizle Kazıklı Köyünün batısında ki Karataşlık tepeye… yolu biliyorsunuz?- Biliyoruz komutan,derhal!- Arkadaşlar, sizler, çevre köylerimizden gelen kahraman yiğitlerim! Sizler de, gene aynı köyün doğusundaki tepelere mevzilenin…Hadi aslanlarım!- Baş üstüne komutan!Bazı adamlar daha siperlerine yerleşmemişti ki, uzaktan düşman keşif kolu göründü. Bazı acemi adamlar silâha sarılıp ateş etmeye başladı.“Ateş etmeyin çeteler, daha öncüler bile kurşun menzilinin dışında, hem boşuna mermi harcıyorsunuz, hem düşmana kayıp verdiremiyorsunuz, hem de asıl önemlisi,yerinizi ve varlığınızı belli ediyorsunuz…” demeye kalmadan...İş işten geçmişti! Mevziilerimiz belli olmuştu.Keşif kolu rahatlıkla geri çekildi ve düşman topçu ateşi başladı az sonra. Düşman rahatlıkla ilerliyor….”Yavuz gözlerini dinlendirmek için elinden okumakta olduğu kitabı bırakınca,düşünceleri çok eskilere kaydı. Demek ki şimdi koşup oynadığı bu sokaklarda,caddelerde,evlerde,nice kahramanlar,nice yiğitler,hatta nice korkak ve beceriksizler vatan için çalışmış,çatışmış can vermişti.Şahin Bey’in serüvenini okumaya devam etmek için meraklandı ve yeniden sayfalarına döndü kitabının: ATEŞ EDİN! “ Bizimkilerden bazılarının bir atımlık barutu varmış*… ateşleri kesildi. Keşif kolu Kazıklı’yı geçti. Yanımda on kişi var-yok. Kertil siperlerinden biz de ateş açtık. Üç beş tak tuk…tabii ki düşman, direnişin güçsüzlüğünü anlamıştı.Bir bölük düşman süvarisi Kazıklı Köprüsünü geçerek Külecik Köyü istikametinde sağ kanadımıza saldırdı. “Teğmenim sen ateşe devam et!”Geri çekilmesem cephaneler de düşmanın eline geçecek. cephaneleri yüklendim,geri çekiliyorum.Ali Nadi Teğmen düşmanı oyalar gibi...Beşgöz’de o da arkamdan yetişti.Düşman sağ gerimize sarkmak istedi. Ama sol yandan açılan güçlü bir ateşle duraladı.Silâh seslerini duyup çevre köylerden gelen insanlar da düşmana ateşe başladılar. Bir yanda ateşi görünce sudan bahanelerle düşmandan kaçanlar, bir yandan silâh sesini duyunca düşmana ateş etmeye koşanlar…Ah!Savaş bu korkak ,yiğit burada belli olur!Ama bunları yorumlamaya, olanların nedenlerine inmeye zamanım yok. Şu anda tek amacım, düşmanı durdurmak, yenmek, sevgili Antep’ime bu düşman birliklerini sokmamak…“Haydi yiğitlerim, ateş edin aslanlarım, bakın Elmalı Sırtlarını ele geçirdik, şimdi de sıra Bostancık Sırtlarında dayanın kahramanlarım!”Akşam güneşi ufukta sallandı.Düşman Bostancık Köyünün doğusunda şose kıyısında çadırlı ordugâh* kurdu.Yorgun, bir kayaya yaslanmışken bir çete geldi.“Komutanım! Antep Heyet-i Merkeziye Azaları ve Jandarma Bölük komutanı geldi. Dohurcum Değirmeni önündeler. Sizinle görüşmek istiyorlar!”Gittim.Durumu özetledim Jandarma Komutanı :“Anlıyorum Şahin Bey! Antep’te de halk korku ve heyecan içinde. Top seslerini duyuyor, zaman zaman. Eğer yarın akşama kadar düşmanı buralarda oyalayabilirseniz. Kılıç Ali Beyin kuvvetleri yetişecek. Kılıç Ali’nin top ve makineli tüfekleri de var...böylece…”“ Komutanım, belki biliyorsunuz, arazi yapısı uzun süre savunmaya uygun değil, ayrıca düşmanın elindeki silâhlar… ve çetelerin çabuk pes etmesi!...”-Sizi anlıyorum Şahin Bey Komutan! Ne yapıp ne edip düşmanı buralarda oyalamalı ve Antep’e sokmamalısınız! Sizden isteğimiz budur.Yarın akşama kadar direnin.bu yetecektir!Ne diyecektim?! Ne diyebilecektim!? Kendimden başka kime, kimlere nasıl güvenecektim!?Kilis yolundan sorumlu Komutan olarak bana:“Yarın akşama kadar düşmanı geçirme Antep’e” deniyordu. Ben ki Çanakkale’de en ön saflarda, ben ki başka cephelerde kahramanlık timsali, ben ki sıradan bir er savaşçılıktan çavuşluğa, teğmenliğe yükseltilmişim ki askerlik şube başkanlığına gelmişken , Antep Heyet-i Merkeziyesi tarafından Kilis-Antep yolu sorumlusu Komutanı olarak atanmışım...Ve ben ki gözlerimle görmüşüm zoru görünce kaçanları, görmüş, tutmuş, engellemiş, öğütlemiş, yalvarmış, korkutmuş, azarlamış ve kaçmalarına mani olamamışım! Ben kiÇadırlı ordugâha geçmek : Çadır kurarak yürüyüşe,savaşmaya aralık vermek İstirahata geçmek.