İlköğretim öğrencilerine (Antep Savunması Öyküleri)

Antep nasıl gazi oldu ?

SAVAŞMAK GEREK

“Ağalar,” dedi Reis.” Artık savaşın yönetimini elimize almak zamanı geldi. Antep savaşı fiilen* başlamıştır. Her semtte bir yedek subay bulunmasında yarar vardır. Neden ki onlar, askerlik yapmışlardır, işi az-çok bilirler. Ve de Kılıç Ali Bey şu anda belki de savaşa tutuşmuştur. Mektup yazarak durumu haber verelim. Gelsin savaşın yönetimini eline alsın. Hem de Türk mahallelerinde kalan evlerdeki Ermeni malı mülkü güvence altına alınsın. Yağma, çapulculuk olmasın. Bize yakışmaz. Bir komisyon kuralım. Adı örneğin: “Malı mülkü Koruma Komisyonu” olsun , Gün ola barış ola, eşyaları sahiplerine teslim ederiz. Veballeri kalmasın eski sadık dostlarımızın! Varsın onlar bin yıllık geçmişlerini inkâr* edip düşmanla birleşsin. Ne yapalım biz Türkler ihanete alışığızdır. Neyse, biz BMM Antep milletvekillerine, 3.Ordu Kolordu Komutanlığı’na birer telgrafla durumu haber verelim.

“1.Evlerini bırakıp Hristiyan mahallelerine giden Ermenilerin kişisel eşyalarını, uygarlık,insanlık ve vicdanı gereklilik olarak kabul eden heyetimiz Malı Mülkü Koruma Komisyonu aracılığı ile ermeni mallarını Kürkçü Hanına nakletmiştir.”

KARAYILAN DER Kİ…

“ O gün topun başında ben vardım gardaşlar. Akşam kızıllığı çökmeye başlamıştı…Ah! Yeterince cephanem olsaydı, yok!

Topçu Hanefi derler adıma, turnayı gözünden ,serçeyi kanadından vururum uçarken bile.. Ah! ki ah!Cephanem bitti bitecek… Ne çare..Ne çare!...Yıldırım Taburu Yaveri Yedek Teğmen Mahmut da şehit olmuş… Niye yardıma gelmez Kürkün’dekiler? Niye yetişmezler imdade !?

* Fiilen : Gerçekten

* Reis : Başkan

* Barikat :Bir yolu ve geçidi kapamak için yapılan engel

Bunlar bizim yenilmemizi mi isterler?

Orda bir makineli tüfek takımı var, bir Rus dağ topu var. Niye saldırmazlar?

Ah, Ah! Geri çekilmek zorundayız arkadaşlar, dağılmadan, düzenli bir şekilde geri çekilelim!

Ve de geri çekildik, kentin kuzeyindeki Dülük Köyüne.. Duyduk ki Yıldırım ve Millî Merkez Taburları da Antep’e girmişler.

Debieuvre de kuvvetlerini ikiye ayırmış. Bir kısmı Körkün, Nafak Boğazı yoluyla doğudan, bir kısmı da Küçük Kızılhisar Köyü yolundan şoseyi izleyerek batıdan Antep’e girmişler.

Doğudan girenler ne yapacak? Samsaktepe, Düztepe ve Kurbanbaba’yı ele geçirmişler.

Ve tabii yeni gelen topların da eşliğiyle Fransızlar ver etmişler top mermilerini Antep’imize..

Nice canlar yok oldu, nice ocaklar söndü...”

Halk kendi arasında konuşuyor :

“Gören bir köylü haber vermiş yav!.Samsaktepe var ya!

“Eee?”

“Düşmanın üç beş nakliye arabası kalmış orda?”

“Deme yav, niye ki ?”

“Niyesini bilmem, ben komutanlara haber ettim?!”

“Yav bir tuzak muzak olmasın ha ?!”

“Vallahi orasını bilmem ağam, gözüyle görmüş, sen tanımazsın belki, Samsaklı’dan Solak Mehdi...”

“Hee tanımam mı!?”

Samsaktepeyi geri almakla, Karayılan Molla’yla, Boyno’nun oğlu Memik ağa görevlendirildi.

Karayılan’ın asıl adı Mehmet’tir Rişvan Oymağı’nn Kabalar Aşiretinden.Şimdi tarihlerden 23 Mayıs 1920.

Karayılan otuz iki yaşında. Adı gibi esmer,kara bıyıklı,orta boylu bir babayiğit Daha 1914’lerde asker olmuş,savaşlara katılmış,yaralanmış,yeniden memleketine,aşiretine dönmüş.

Devletin başta olmayıp ,kuzgunların leşte olduğu bir dönem o dönem.

Karayılanın akrabalarından bazılarını eşkiyalar dağa kaldırmış.Karayılan da beş-on adam toplayıp düşmüş eşkiyanın peşine. O dağ senin,bu dağ benim yakalayıp öldürmüş eşkiyayı. Adı biraz da bu yüzden eşkiya’ya çıkmıştır. Ama eşkiyayı devirinceye kadar sürmüş eşkiyaya karşı eşkiyalığı! Sonra devletinin daha doğrusu kafasının yattığı devletinin, hizmetine girmiş…

20 ocak’ta Antep’ten Maraş’a girmekte olan Fransızları tepeleyenlerin başında gelir. Yiğit adamdır vessalam.

Şimdi de Samsaktepeyi ele geçirmekle görevlendirildi.Yanında değerli,yiğit adamlar var.

Boyno’nun oğlu Memik,iriyarı dev cüssesi ve çeteleriyle,Karayılanın kader arkadaşı. Çeteler dersen say say bitmez,hepsi de maşallah yiğitlikte birbirinden üstün.Aha Mustafa Deli Ali’nin Oğlu ,aha Mehmet Haney’in Oğlu Çoban Alo,aha Kazık Kurutan’ın Oğlu Mehmet, aha Ali Nakıp...ve daha onlarcası…

“Allah Allah “sesleri inletiyor tepeyi. Kurşun cayırtıları,yandım Allah’lara, ‘”Je suis blesse,touche sesleri,”Ah! Mon Dieu!” (Yaralandım,vuruldum,Ah!Tanrım!)bağırtılarına karışıyor.

Burası bir sinlik. Mezar taşları canlı canlı bakıyor adama gecenin karanlığında.

Kurşunlar bir mezar taşına çarpıp bir ötekine sıçrıyor

Göz gözü görmez,kulak kulağı duymaz,ses sese ulaşmaz...Düşman aydınlatma fişeği atıp geceyi gündüze, mezarlık sessizliğini cehennem gürültüsüne çeviriyor…

Makineli tüfek takırtıları ölülerin çenelerinin birbirine vurmasından daha şiddetli sesler çıkarıyor!

Top güllelerinin orda burda şurda patlaması ayrı bir cehennem şenliği…

Tepe ele geçmiyor ama,ölüm, çeteleri ele geçiriyor teker teker.