Bugün bu sayfalarda her istediğimi yazabilirim, en sert tenkitleri art arda sıralayabilirim. Geçmişin hatalarını, bugün yapılan yanlışları en keskin cümlelerle yerden yere vurabilirim.Bunları en az benim kadar her bir arkadaşım da, eminim ki, aynı güçte yazabilir.Bunu yapmak yüreğimizi de soğutabilir, bizi de, belki okuyanı da rahatlatabilir.Hatta ne cesur adammış da denilebilir, gururumuz okşanabilir.Fakat yapmamız gereken, ihtiyacımız olan bu mudur, yoksa akılcı davranarak, şuan millet olarak ihtiyacımız olan birlik ve beraberlik ruhuna destek olmak, bugüne kadar yapılan yanlışlardan bir nebze de olsa dönülmesine katkı sağlamak mıdır?Ülkemizin artık normalleşmeye, milletimizin de huzura o kadar çok ihtiyacı var ki. Bunu sağlamak adına ne yapılabilir, haksızlıkları önlemek için nasıl bir yol takip edilebilir? Bunları, tüm insanlarımız adına elde etmek için, nasıl bir strateji ile olaylara yaklaşmak lazım? Bugün bunları düşünme zamanıdır. Bugün yeni şeyleri söylemenin zamanıdır.Pazar günü Yenikapı Demokrasi Mitingine İstanbul teşkilatımızdaki gönüldaşlarımla birlikte katıldık, bu katılımı tasvip eden de, etmeyen de olacaktır. Tüm değerlendirmeler, usulüne uygun yapılmak şartıyla kıymetlidir, ancak milletimizin kahır ekseriyetinin arzu ettiği, bütün siyasi partilerimizin onayladığı bir mutabakatın dışında olmak, besin kaynağım bu milletin değerleridir, köklerimiz Anadolu coğrafyasının derinlikleridir, diyen hiç bir sivil toplum örgütünün işi olarak görülemez.Bu, geçmişi tamamen rafa kaldırmak anlamına da gelmez. Kaldı ki, buradan tüm dünyaya verilen bir tek mesaj vardı, "BİZ FARKLI ANLAYIŞLARDA OLABİLİRİZ, ZAMAN ZAMAN ARAMIZDA CİDDİ TARTIŞMALAR DA YAŞAYABİLİRİZ, ANCAK DIŞ MÜDAHALELERE ASLA PRİM VERMEYİZ, BÖYLE BİR DURUMDA TEK BİR YUMRUK GİBİ OLURUZ." Nefsini aşmış hiç bir vatansever, bu mesajı vermekten kaçamaz, kinlerine mağlup olamaz. Biz ve bizim gibi, tüm vatanseverler bu mesajı verdi, bunu da, miting öncesinde KOLTUK SEVDASI İÇİN DEĞİL, TÜRKİYE SEVDAMIZ İÇİN YENİKAPIDA' YIZ, MEYDANLARDAYIZ diye ilan ettik.Şuan bir çok hatalar yapılabilir, buna bağlı olarak, bugüne gelinmesinde hiç bir sorumluluğumuz, hiç bir yanlışımız olmadığı halde, vicdani ve insani kaygılarımız en yüksek seviyeye çıkmış olabilir. Tüm bunları aşmak, tüm gayretlerimize rağmen, belki de mümkün olmayabilir. Yapılanları, yaşadıklarımızı ne vicdanımız ne de mantığımız kabul etmeyebilir. Tüm bunlara rağmen biz aklı selimi kaybetmeden doğruları işaret etmek zorundayız. Bu olağanüstü şartları aklı selimle aşmak, düzeltmeye çalışmak için gayret göstermek de bizim işimiz olarak görülmelidir, yangına su dökmek yerine, benzin dökerek ancak ateşi güçlendirebiliriz.Biz Türkiye Kamu Sen olarak doğruları en net ve anlaşılır şekilde söylüyoruz, şahsi bir gelecek kaygısı gütmeden muhataplarımızı uyarıyoruz. Sözümüz, kinlerimizden daha çok, mantığımız ve vicdanımızın ürünü olmalıdır. Kaş yapayım derken, göz çıkarmak bizim işimiz olmamalıdır. Şu sözlerimiz, sadece bize ait değil, 421 bin üyemizin sorumluluğundadır, bize güvenen bu sözleri onaylayan, beğenen, paylaşan her bir gönüldaşımızın sorumluluğu da bizim omuzlarımızdadır.Atalar ne güzel söylemiş, " Boğaz dokuz boğumdur, söz söylenmeden sizin esiriniz, söyledikten sonra siz onun esiri olursunuz."Bu olağanüstü günleri, dilerim millet olarak en kısa sürede aşarız. Olağanüstü ifadesi, demokrasiden ne kadar uzak, ne kadar rahatsız edicidir, ancak cunta yönetiminin yanında sözü dahi edilemez. Şundan eminiz, bugünler er veya geç sona erecektir. İhanet odakları istisna olmak üzere, hangi anlayış, hangi mezhep ve meşrepten olursa olsun tüm insanlarımızın kaygısı Türkiye Kamu Sen'in kaygısıdır."Sn. Genel Başkanımız İsmail KONCUK' un noktasından virgülüne kadar hepsine imza attığımız güzel yazısına yazının ruhuna aykırı düşmeden bu günlere sebep olanlar ile bugünleri suitimal edenleri de not ettiğimizi,Gaziantep demokrasi meydanında birilerine pay çıkarmak adına bazı siyasilerin yaptığı alicengizleri, kendilerinden olmayan STK'ları yok sayan, yandaş olanların kanatları altına saklanmaya marifet sayan kukla bürokratları ve olağanüstü durumlarda bacakları titreyip sular durulduktan sonra zübük misali meydanlara sahiplenen sözde sendikacıları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağımızın bilinmesini isterim. Biz her durum ve şartta doğruları söylemek zorunda olan insanlarız bu geçmişte de, bugün de değişmez anlayışımızdır, böyle de devam edecektir. Her gelişmeyi çok yakından takip ettiğimizin bilinmesi dileğiyle, saygılar sunarım"