Gittiğin günden sonra çok ağladım. Asırlarca uzaklara gittin sanıp göçebeliğimi koşturdum peşinden. Dallarımı koparan fırtınalar canevime çarpıp duruyor. Büyüyor özlemim. Senin olmadığın yerdeki güzellikler bana heyecan vermiyor. Gittiğim her yere de taşıdım seni. Kimi zaman çığlık olup tepeler aştık, kimi kez gözlerimde sen, dünyayı kucakladık. Gerçekleri olduğu halde dokunulmadan sevilen güzellikleri duyumsadık. Sen bir ses, bir ağıt gibi sularda yol alırken, ben sana göz, sana yürek olmayı deniyorum.

Sen yaşadığım en güzel mevsim
dokunuver renklerime arada bir
ansızın açılan kapıdan
kadınına gelmiş gibi gir.

ben göklerinde üşüyen yıldız
yasaksız geceler ört üstüme
bizim değil artık bu taşınan ayrılık
gülüşüme tanık ol gitme (Sayfa. 8)

Şiirin izini süren şairlik algısı kadın duyarlılığı ile birleşince belli ki olan oluyor. Artçı depremler ardı ardına nur topu gibi şiirleri şairin haznesine düşürüveriyor.
O kadınsı kırılganlık şairin ince ağrılı yüreğine nasıl da öbek öbek aşkın ateşini yakıyor değil mi?

gitme uzaklara içimdeki yangın büyüyor
sensizlik uzayan bir yola çıkar peşin sıra
gerdeklik gelinlerin çözülmüş sırlarına
yeni bir gökyüzü yerleşir
çarmıha gerilir yabanıl sevdamız (Sayfa. 17)

Döndü Açıkgöz Söylediğim Türkülere ne oldu diye soran kitabının kapağındaki koridordan eteğinde bir yığın cevapla ilerliyor. Şiirler cevap olup patlıyor yaşamın yüreğinde.
Kimi zaman aşka dair o med cezirler, derin bir imgelem gücüyle beslenerek dağ deviren yareler açıyor okurunun gönül coğrafyasında.

tutsağı olur ilkyaz güneşinde geleceğin gerdekleri
suskun dudaklar katıksız ihanetlere gebedir (Sayfa. 25)

İhtişamla yürüyen kadın şairlerin ayak seslerini duyuyorum. Türk şiir sanatı adına göneniyorum. Yaşama ağırlığını koyarak onu güzelleştiren, elini koyduğu yere asalet takviyesi yapan kadınlarımızla gurur duyuyorum.

kimdi celladımız acının iz bulan öyküsünde
zaman aynasında ağlayan hazların
gökleri sen ağlattın kurduğum her düğünde (Sayfa. 33)

Seni gözlerinde yakaladığım sevgiden tanırım. Yüreğinde harlanan, gizli tuttuğum acıdan tanırım. Çiçeğe durmuş bir sevgi olup acını gözyaşlarımla kuruturum dilersen. Senin bile yorumlayamadığın bir üstüne düşkünlüğü ben yaratmadım mı? Sevgimi öldürmeyi kendine görev bildiğin anlarda bile, ben seni baştan yaratmadım mı?

her gidende geçiyor gözlerimden
birlikte geçmiştik uzattığımız yolları
ellerin artık değmiyor saçlarıma
sensiz üşüyorum anne (Sayfa. 58)

o benim rüzgar bakışlı babam
vazgeçti her günün köşesine sığınmaktan
vazgeçti sensiz yaşamaktan
: ......................
.......................

hiç hesapta yoktu gidip de gelmemeler
görünmüyor baba bu ayrılığın ardı korkutuyor ölümler (Sayfa. 59)

bir daha bozulmayacak yatağınız
kahkahalar da yok pencerelerden taşan
.......................
size hangi gökyüzünden yağıyor yağmurlar (Sayfa. 60)

Zamanı ve mekanı ortadan kaldıran yol bu olsa gerek. Duygular dile gelir şiir olur da birgün, dağların ardında bir şairi de ağlatır elbet.
Bizi ayıran yol güya bir kitap tahlili için eline kalemi alıpta çözümlemeye koyulan şairin sıcacık gözyaşlarını ak kağıda düşürendir. İtiraf ediyorum, gecenin bu ilerleyen saatlerinde beni canevimden vuran bu şiirle bir kez daha yenik düştüm hayatın cephelerinden birinde.

ben hala yılgın akşamların o ağlayan kızıyım
sanki avuçlarımdan akıveren al kınam
hırçınlığım dağ rüzgarlarının sevda tapınağı
sevdanın sarhoşluğunu yaşıyor yürek çarpıntılarım (Sayfa. 90)

Ağlama bu yağmuru kesilmiş gökler senden önce de vardı. Senden önce de acırdı benim gözlerim. Acırdı baktığı her çocukta. Sevgisiz günlerden geçiyoruz, buz renginde başımdan kalkmayan duman. Senin türkülerinle uyanıyorum şafak sökmeden, uzun köprülerde ayaklarım. Unuttuğum her öpüşte anladığımı anlarsın.

günü birlik sevinçler büyüttü sonradan
sarhoştu bütün düşleri ayılsa korkardı
uzak çocukluğunu yaşadı bir haziran kadınında
ağır gelmişti o hiç tanımadığı acı (Sayfa. 93)

Döndü Açıkgöz'ün şiirlerinde derin bir imgelem ve ona uyumlu güçlü söylemler var. Bu tarz onun şiirine fazlasıyla yakışıyor.
Bilmece şiirler üretmiyor Döndü Açıkgöz, okurunu karanlık dehlizlere hapseden, gereksiz anlam zorlamalarına müracaat ederek okurunu yoran bir dil anlayışına kapalı onun şiirleri.
Zaten onun şiirini güçlü kılan ve şiirinin al benisi de burada yatıyor. Ya o kadınsı dokunuşları yok mu, sözcüklere daha fazla haz veriyor gerçek şiiri arayanlara.
Şiir kadın şairlere daha mı yakışıyor ne?