Geçtiğimiz günlerde otomobil alımlarında geçerli olan özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında yeni artışlar yapıldı. Yapılan düzenlemeyle birlikte, özellikle orta sınıfın tercih ettiği ve ulaşmaya çalıştığı araç segmentlerinde vergi yükü hissedilir biçimde arttı. Ancak milyonlarca lira değerindeki lüks yatlarda hâlâ ÖTV’nin sıfır olması ise dikkat çekici bir tezat olarak öne çıkmakta.

Bu durum, uzun süredir tartışılan ve Anayasa ile güvence altına alınan “vergide adalet” ilkesini yeniden gündeme taşıdı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 73. maddesi açık bir şekilde şöyle der:

“Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.”

Bu hüküm, vergi sisteminin temel felsefesini ortaya koyar. Ancak pratikte bu ilkenin ne ölçüde uygulandığı, tartışmaya açık bir konu.

Türkiye’de Vergi Yapısının Genel Görünümü

Türkiye’de vergi gelirlerinin yaklaşık üçte ikisi dolaylı vergilerden oluşuyor. Katma Değer Vergisi (KDV), ÖTV gibi harcamaya dayalı vergiler bu gruba girer. Dolaylı verginin temel özelliği, gelire duyarsız olmasıdır. Yani bir kişi asgari ücretle geçinse de, yüksek gelirli biri de olsa aynı malı aldığında aynı oranda vergi öder.

ÖTV, başlangıçta lüks tüketimi vergilendirmek üzere tasarlanmış bir vergi türü idi. Ancak zamanla kapsamı genişletilmiş ve temel tüketim mallarına kadar uygulanmaya başlanmıştır. Bugün bir otomobil satın alırken, aracın satış fiyatı üzerinden yüzde 45’ten başlayan ve motor hacmine, donanımına ve matrahına göre yüzde 100’e, hatta yüzde 220’ye kadar çıkan oranlarda ÖTV ödenmektedir.

Öte yandan yat, kotra ve tekne gibi deniz taşıtlarında ÖTV oranı uzun yıllardır sıfırdır. Bu düzenleme 2009 yılında yürürlüğe girmiştir ve gerekçe olarak deniz turizminin teşvik edilmesi gösterilmiştir. Ancak aradan geçen sürede bu teşvikin ne ölçüde etkili olduğu, gelir dağılımı üzerindeki etkileriyle birlikte değerlendirilmemiştir.

Anayasal İlke: Mali Güce Göre Vergilendirme

Anayasa’da yer alan “mali güce göre vergilendirme” ilkesi, yalnızca bir temenni değil, devlete yüklenmiş açık bir yükümlülüktür. Bu ilkeye göre çok kazanan daha fazla, az kazanan ise daha az vergi ödemelidir. Bunun yolu da dolaysız vergilerin sistemdeki payının artırılmasından geçer.

Ancak Türkiye’de vergi sisteminin ağırlığı, dolaysız vergiler (gelir ve kurumlar vergisi) yerine dolaylı vergilerde yoğunlaşmıştır. Bu yapı, gelir düzeyi ne olursa olsun tüm vatandaşların benzer oranlarda vergi ödemesine neden olur. Bu durum da dolaylı olarak alt ve orta gelir grubunun omuzlarına daha fazla vergi yükü binmesine yol açar.

Oysa gelişmiş ülkelerde vergi sistemleri dolaysız vergilere dayanır. Bu sayede vergi sistemi hem daha adil çalışır hem de gelir dağılımını düzenleyici bir işlev üstlenir.

ÖTV’deki Adaletsizlik ve Toplumsal Algı

Otomobil gibi bazı tüketim kalemleri, artık lüks olmaktan çıkmış, temel ulaşım ihtiyacının bir parçası haline gelmiştir. Bugün Türkiye’de birçok bölgede toplu taşımanın yetersiz olduğu düşünülürse, bireysel ulaşım ihtiyacı bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Buna rağmen otomobil alımında uygulanan yüksek ÖTV oranları, özellikle çalışan kesim için ciddi bir mali yük oluşturmaktadır.

Öte yandan, çok daha yüksek gelir grubuna hitap eden yat gibi ürünlerde vergi olmaması, kamu vicdanını rahatsız eden bir durumdur. Orta sınıf vatandaş, temel ulaşım aracı olan otomobil için neredeyse bir araç daha alabilecek kadar vergi öderken, lüks tüketim sınıfındaki bir yattan ÖTV alınmaması adalet duygusunu zedelemektedir.

Bu tür uygulamalar, toplumun vergiye olan güvenini ve gönüllü uyumunu azaltmaktadır. Bu da uzun vadede vergi tahsilatını zorlaştırır, kayıt dışılığı artırır ve sosyal sözleşmenin bozulmasına neden olur.

Gelirin Tabanla Buluşması

Son yıllarda sıkça dile getirilen “vergiyi tabana yaymak” söylemi, çoğu zaman dolaylı vergilerle daha fazla kişiden daha çok vergi almak şeklinde yorumlanmaktadır. Oysa asıl amaç, geliri tabana yaymak olmalıdır.

Adil bir vergi sistemi, sadece çok kazanandan daha fazla vergi alarak değil, bu gelirle toplumun refah düzeyini artırarak işler. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel kamu hizmetlerinin kalitesi bu vergi adaletine doğrudan bağlıdır.

Vergi, sadece bir gelir toplama aracı değildir. Aynı zamanda sosyal adaletin sağlanmasında ve devletle vatandaş arasındaki güven ilişkisinin inşasında kritik bir rol oynar. Anayasa’da açıkça belirtilen “mali güce göre vergilendirme” ilkesi, bu güvenin temelidir.

Otomobil alımında yüksek ÖTV uygulanırken, lüks yatlara sıfır vergi uygulanması, bu ilkeyle açıkça çelişmektedir. Bu nedenle, vergi politikalarının yeniden gözden geçirilmesi ve sistemin daha adil, şeffaf ve mali güce dayalı hale getirilmesi artık bir tercih değil, zorunluluktur.