Günümüz dünyasında ve tabi ki Türkiye'sinde artık geleneksel yöntemlerle yapılan hayvancılık faaliyetleri çok ama çok azaldı. Hayvancılık ile uğraşan kişi ve şirketler genel olarak Entansif (Yoğun) ve modern besleme ve yetiştirme şekillerini tercih etmeye, genetik potansiyeli daha yüksek olan hayvan ırkları ile çalışmaya başladılar. Bu tercih de doğal olarak ithalatın artmasına ve gerek çiftlik inşaatlarında, gerek makine ve ekipmanlarında ve gerekse de hayvan ırkı ve besleme materyallerinde de ithal ürünlerin kullanımını artırdı.İthalata bağımlı bir hayvancılık sektörü hem gelişti ve büyüdü hem de çok çeşitli risklerle karşı karşıya kaldı. Şöyle ki;1) İthalat ile daha önce hiç alışkın olmadığımız bir çok yenilik ile tanıştık. Yeni hayvan ırkları, yeni yem ham maddeleri, yeni makine ve ekipmanlar, yem katkı maddeleri vb. İthalat ile zaman zaman çok yararlı ama bazen de zararlı konular ülkemize geldi. Örneğin; tanımadığımız, önlem alamadığımız bazı salgın hastalıklar ithal hayvanlarla ülkemize geldi ve ekonomik kayıplara neden oldu. 2) İthal hayvan ırkları yerli hayvan ırklarına göre daha yüksek et, süt ve döl verimine sahip olmalarının yanında hastalıklara karşı ve çevre koşullarına karşı daha hassas oldukları için bu hayvanlar beslenirken en kaliteli malzeme, ekipman ve yem ham maddeleri kullanılmak zorunda kalındı.3) Türk hayvancısı da ithalata alıştığı ve kolay geldiği için maalesef elindeki dişi materyale sahip çıkmadı. Zaten yurt dışından ne zaman istesem gebe düve, dana gibi hayvanları getiriyorum mantığı ile maalesef yerel üretime dikkat etmediler ve ülkemiz hayvancılık sektöründe ithalat bağımlısı bir ülke haline geldi. Peki ithalatın neresi kötü? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet her zaman ithalat kötü değil. Faydaları da var tabi ki. Ancak Covid-19 Pandemik salgını döneminde dünya da olduğu gibi ülkemizde de bir çok ekonomik problem baş gösterdi. Özellikle de Amerikan Doları (USD) ve EURO gibi para birimlerinde sert ve şiddetli dalgalanmalar genellikle maalesef kur artışı yönünde gerçekleşince hayvancılık sektörü zora girmeye başladı. Şöyle ki;1) Günümüzde hayvancılık sektöründe kanatlı yumurta ve broiler (etlik piliç), Büyükbaş süt, Büyükbaş besi, Küçükbaş Süt ve küçükbaş besi de dahil olmak üzere hemen hemen ithal yem ham maddesi ve yem katkı maddesi kullanılmayan bir alan kalmadı. Doğal olarak USD ve EURO kurlarında ki artışlar hayvancılık sektörünün en büyük maliyet konusu olan besleme maliyetlerini son dönemde % 25 -35 oranında artırdı. 2) Hayvan materyali de genellikle ithal olarak geldiği için gerek besi danası ve gerekse de gebe düve piyasasında yurt dışından hayvan getirebilmek çok ama çok zorlaştı. Bunun yanında Türkiye iç pazarında da yeterli dişi ve erkek materyal olmadığı için bir adet sağmal inek 18.000 - 20.000 TL, bir adet gebe düve de 14.000 - 18.000 TL fiyatlarına kadar çıktı ve bulmak her geçen gün daha da zorlaştı. Gebe düve için EKİM 2020 tarihine sıra yazan işletmeler var maalesef. 3) Modern hayvancılık işletmelerinde kullanılan makine ve ekipman gibi bir çok girdi kalemi de genellikle ithal ürünlerden imal edildiği için USD ve EURO kuru artışı burada da yatırımcıyı zor durumda bıraktı. Peki şimdi ne olacak? Dünyada ürettiği ürünü istediği fiyata satamayan, ve ürettiği ürün belli şirketler tarafından fiyatlandırılan ve bu fiyatlara alınmak zorunda bırakılan başka bir sektör sanırım yoktur. Ne süt fiyatı ne de karkas et fiyatı maalesef yetiştiriciye bağlı olarak belirlenmemekte. Bu da sektörde Covid-19 Pandemik salgını esnasında dalgalanan USD ve EURO kurları ile birlikte karamsarlığa ve kararsızlığa yol açtı. Belirsizlik yeni yatırımcıları korkuttu. Ülkemizin acil olarak kendi ırklarını üreten, kendi dişi materyalini üreten bir hayvancılık sistemine ihtiyacı vardır. Tabi ki ithalat yapılacaktır ancak dışa bağımlılık azalmaz ise ekonomik sıkıntıların baş göstermesi ve işletmelerin kapanma riski ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Ancak yerli üretim ile kur dalgalanmalarına karşı kendimizi koruma altına alabiliriz ve daha az zarar görerek bu süreci atlatabiliriz. Geç değil hadi Türkiye'm daha ne bekliyoruz.