Yeni bir seçim sathına giren Türkiye manzaraları bünyesinde neler biriktiriyor?
Siyasetin cadı kazanını kaynatacak ve kıran kırana bir seçimi omuzlayacak süreç kendiliğinden oluşacak gibi.
Siyasetin giderek düşen parabilitesi ağız dalaşına dönüşen siyasi hırsla birleştiğinde mide bulandıran bir tablonun oluşmasınıda kaçınılmaz kılıyor.
Bu durum depolitize olan halkı siyasetin dışına itelemekle kalmıyor, ayrıca halk iradesinin de meclise yansımasına bu yolla ket vuruluyor.
Siyaset kirlendikçe halk siyasetten uzaklaşır Yakın tarihimiz içinde Türk siyasetine kendi orjinalitesini ve örnek nezaket anlayışını taşıyan Bülent Ecevit'e ait bu sözler gelinen noktayı özetler gibi.
Edep ve adab yoksunu günümüz siyasetçilerinin lan lı, ulan lı sözcükleri havada uçuşurken namerdlikten girip şerefsizlikten çıkan siyasi hasımlarını müfteri ilan etmekle sonuçlanan hitabet fasılları sürekli belden aşağı vuran siyaset tüccarlığına dönüştü.
Siyasetin tıkandığını düşünen halk ise giderek bir yalan edebiyatına dönüşen parlementer sistemden umudunu kesti.
Beklentilerini sürekli başka baharlara tehir eden toplum, siyaset erbaplarının söylediklerine artık kulak kabartmıyor.
Yanlış ve eksik bilgilenmenin yaydığı olumsuz enerji, Türk siyasetini karanlık dehlizlere doğru sürüklerken, halkın katılmadığı ve ekseriyattan yoksun yönetim erki ise yeni bir monarşik düzeni demokrasi diye halka yutturuyor.
Evlat evlada siyaset ya da babanın ektiğini çocukların biçtiği bu anlayış halkı sağımlık bir inek haline getiriyor.
İkbal beklentisi içindeki siysetçilerin adaylığı genel başkanın iki dudağının arasına hapsolunca, halk kendine yeni bir vekil tayin etme şansını ilelebet kaybediyor. Bu durumdan en fazla karı elde edenler, kendilerine milletvekillerinden oluşan bir siyaset ordusu kurmayı başaran liderler oluyor.
Sonuçta seçimdi, adaydı, parlementoydu, demokrasiydi derken halkın mağlubiyeti her seçimde kendini tekrar eden bir aldatmacaya dönüşüyor ve halk adına tarihe not düşülen yenilginin ibresi ise sürekli müebbeti işaret ediyor.