Geçen hafta yazdığım yazıda hem Denizli karşılaşmasında hem de daha sonraki karşılaşmalarda takımımızın nasıl kurgulanması gerektiği ile ilgili ayrıntılı bir yazı yazdım. Daha önceki yazılarımda da yine takım kurgusuyla ilgili ve oyuncu seçimleriyle ilgili yazılar yazmıştım. Bu yazılarımızda belirttiğimiz hiçbir uyarı ne yazık ki uygulanmadı; belirttiğimiz yanlışlar düzeltilmediği gibi üzerine yeni yanlışlar eklendiğinden takımın gidişi hiç iyi görünmüyor. Denizli’ye karşı kazandık, ama Denizli gibi zayıf bir ekibe karşı böyle bocalayarak kazanacağımıza hiç kazanmasaydık daha iyiydi, böylelikle belki yönetimde takımın iyiye gitmediğini görmüş olurdu. Geçen sezona başlarken yeni kurulan ve birbirini tanımayan oyuncularla oluşturulan takımla ilk karşılaşmamız olan Fenerbahçe maçında farklı yenilmiştik, o dönemde hocamız olan Sumudica kurt gibi, takımı hemen bir hafta içinde toparladı, şu dönemde de Ankaragücü takımında Hikmet hoca örneğinde olduğu gibi, Hikmet hoca Ankara takımını üç haftada toparladı. Bizim hoca yaklaşık sekiz haftadır takımın başında, bir türlü toparlanamadık. Bizler de artık Sa Pinto’dan takımı toparlamasını ve yırtıcı, dağıtıcı, hızlı Portekiz futbolundan görüntüler sunmasını bekliyoruz. Denizli karşılaşmasını yazmaya hangi yanlışla başlayayım bilemiyorum; önce hangi kurguyla takım oluşturulduğuna bakalım. Savunmadan Dijilobodji çıkarılarak beşli savunmadan dörtlü savunmaya geçilmiş, olabilir, bu taraftan dörtlü savunma kurgularken öbür taraftan Maxim’i saymazsak savunma önüne savunma yönü güçlü oyuncularla orta alan kuruyorsun ve atak oynamaya çalışıyorsun, haydi savunma yönü güçlü orta alan oluşturdunuz, öyleyse savunma oynayıp rakibin hatalarını bekleyerek oynayın. Seçtiğiniz oyunculara da tamam diyelim, fakat orta alanı kurgularken bu oyuncuları yerleştirmede yine yanlış yapıyorsunuz. Maxim gibi oyunu yönlendirecek oyuncuyu kurguladığınız orta alanın sol kenarına atarak etkisiz kılıyorsunuz, oysa Maxim geçen hafta da ısrarla belirttiğimiz gibi üçlü orta alanın önünde yani forvet arkasında serbest oynatılmalıydı. Özellikle zayıf ekiplere karşı belirttiğimiz konumda oynayan Maxim çok etkili olacaktır. Orta alan kurgusundaki diğer yanlış sol ayaklı Andre Sousa’nın şimdiye kadar hiç oynatılmadığı orta alanın en sağında oynatılmasıydı. Sousa bu alanda o kadar bocaladı ki bunu gören Sa Pinto oyunun hemen her anında Sousa’yı yönlendirmeye çalışıyordu. Oysa yapması gereken işlem Sousa’nın üçlü orta alan kurgusunun soluna çekilmesi, solda etkisiz kılınan Maxim’inde üçlü ortanın önüne alınarak serbest oynatılmasıydı. Diğer bir yanlış; yukarıda da belirttiğim gibi Maxim dışında savunma yönü güçlü oyuncularla orta alan kurguluyorsunuz ama atak oynamaya çalışıyorsunuz, oyuna sürdüğünüz oyuncuları oyun alanında düzgün yerleştirseniz yine birçok sorun çözülecek, ama yapamıyorsunuz. Yukarıda belirttiğimiz düzenlemeye (3+1) ek olarak ilerideki Dicko’nun arkasında Maxim ve Kenan’ı serbest oynatsanız yine sorunu çözecektiniz. Eğer takımı atak oynatmak istiyorsanız orta alanı oluştururken atak oynamayı seven ve hızlı oyuncularla kurmanız gerekirdi, ama bu tarz oynayabilecek fazla oyuncumuz yok, özellikle orta sol alanda atak oynayabilecek Güray dışında sol ayaklı oyuncumuz yok. Sorun rakip oyuncunun kırmızı görüp oyundan atılması ve rakibin bir kişi eksik kalmasına kadar sürdü, rakip eksik kalınca biraz rahatladık. Rakip bir kişi eksik kalmasaydı acaba kazanabilir miydik? İlk yarı süresince bocalayan takıma ikinci yarıya başlarken hoca tarafından oyuncu değişimi gibi, oyun içinde yer değişimi gibi yollarla işlem yapılmalıydı, bu tür bir işlemde yapılmadı. Rakip eksik kalınca doğal olarak rakip üzerinden işlem yapılmış oldu. Ayrıca rakip oyuncu Özer tarafından darp edilen Morais’in oyunda tutulması büyük yanlıştı, oyuncumuz aldığı darbe sonucu dinlendirilmeli ve hatta hekim gözlemine alınmak için hastaneye gönderilmeliydi. Morais oyundan alınıp kadromuzda başka solak orta alan oyuncusu olmadığından Sousa sol tarafa çekilmeliydi. Teknik ekibin diğer bir yanlışı önceki haftalarda ne yapabileceğini gösteren oyuncuların unutulması ve değerlendirilememesi; geçen hafta Beşiktaş karşısında neredeyse maçı çevirecek oyun

sergileyen Felipe’nin unutulması ve değerlendirilmemesi örneği gibi. Bu hafta karşılaşacağımız Malatya maçı ne durumda olduğumuzu ortaya dökecek, kadro olarak biz daha iyi bir takım gibiyiz, ama kadroyu oluştururken yanlış yaparsak kötü sonuçla karşılaşabiliriz. Daha öncede yazdığımız gibi bizim takım savunma yönü güçlü oyuncular ve kontra yönü iyi oyunculardan oluşan bir ekip. Rakibimizin de sıkıntıda bir takım olması ve saldıracak olması nedeniyle yine savunma ağırlıklı takım kurarak başlamalıyız. Geride beşli savunma (Morais-Tosca-Dijilobodji-Miranda-Oğuz), beşli savunmanın önünde savunmacı üçlü orta alan(-soldan sağa doğru- Sousa-Vetrih-Rashid ), savunmacı üçlünün önünde serbest olarak Maxim ve ileride rakip savunmayı dağıtıcı ve yıpratıcı olarak Dicko ile başlamalıyız. Savunmada Dijilobodji’de sakatlık varsa yerine Miranda, Miranda’nın yerine de Olkowski oynatılabilir. İlk yarıyı böyle bir kadroyla topu rakibe oynatarak ve gol attırmayarak tamamlamalıyız (çabalarını boşa çıkararak hırslarını kırmalıyız), biz gol atamazsak ikinci yarı başlarında yine saldıracak olan rakibin gardı düşene kadar aynı kadro oyunda kalmalı. Eğer biz ilk yarı gol bulursak ikinci yarıya başlarken veya 60. Dakika sıralarında orta alandan Rashid ve Sousa çıkarılıp Enver Cenk ve Jefferson oyuna alınmalı. Bu oyuncularla orta alan kurgusu ise savunma önünde Vetrih, onun önünde ise soldan sağa Maxim- Jefferson-Enver cenk biçiminde oluşturulmalı. Aslında Güray sakat olmasaydı bu diziliş Güray-Maxim-Enver Cenk şeklinde olmalıydı. Eğer 70. Dakikalara kadar gol bulamamış olursak; bu durumda savunmadan bir oyuncu çıkarılıp ileriye ikinci forvet olarak Felipe alınmalı, hatta yorulmuş olan Dicko’nun yerine de aynı anda Muhammet oyuna alınmalı. Şimdilik bu kadar yeter herhalde, takımımıza başarılar diliyorum.