Bir varmış bir yokmuş. Develer berber iken, pireler tellal iken hikaye bu ya. Eşeklere hürriyet naralarıyla gürültü ve patırtı çıkartan türlü mahlukat meydanı boş bulmuşlar. Edepsizliği iyice ele alıp, suistamalin arkasına saklanmışlar. Sabrı ve itidali korkaklığa nezaketi ve zerafeti süt çocukluğuna yormuşlar. Ahrımızın kapısını kırma hürriyetide bizim, zibil kümelerini çifteleme hürriyeti de, çeflendiğimiz teknelere sıçma hürriyetide bizim diye anırıyorlarmış. İndiğimiz dağların, yetiştiğimiz mağaraların meşrebiyle beşeriyetin medeniyetini, varlıkları başlı başına bir mundarlık nedeni olanlar olarak, kir ve pas içinde bırakma hürriyeti de bizim diye feryadı figana katmışlar. Derin humurtular ve hırıltılar eşliğinde tepinen zevat, ikizleri sallama ve kıpraşma dansıyla tırısa kalkıyor ve tıransta doruğa varıyormuş. Koro hep birlikte aiaiaiaiaiaiai, aaaaaiiiiii aaaaaiiiiii diye bariton bir şekilde anırmakta ve derin bir şekilde iç çekmekte. Sanki içine kaçmış birşeyi çıkartma çabasında. Ha babam, de babam. Sıpalar ve kancık eşekler önde, kart eşekler ve eşek bozması katırlar arkada. Tepin ha tepin. Tepin ha tepin. Ahırımızın kapısını kırma hürriyeti de bizim, zibil kümelerini tepikleme hürriyeti de, yallandığımız teknelere sıçma hürriyeti de bizim diye anırmakta. Yetiştiğimiz ormanların ve mağaraların, indiğimiz dağların meşrebiyle, beşeriyetin medeniyetini, varlıkları başlı başına bir mundarlık nedeni olanlar olarak kir ve pas içinde bırakma hürriyeti de bizim diye feryadı figana katanlara hayıflanan diğerleri; Ormanı yakıpta sizi başımıza musallat edenlerin, sizi bu şehire tek bir ırbığınızla ve iki kat yorganınızla getiren kamyonun anasını avradını diye basıyorlarmış kalayı. Evliyalar ve embiyalar yurdu bu durumdan muzdarip. Feth-i Fatih mabedinde dört dönmekteymiş. Sıpalar ve kancık eşekler önde, kart eşekler ve eşek bozması katırlar arkada. Tepin ha tepin. Tepin ha tepin. Deh diyen çok, çüş diyen hiç yokmuş. Bir varmış bir yokmuş, Develer berber iken, pireler tellal iken. Hikaye bu ya Artık tepinene de, deh diyene de çüş ulan çüş deme zamanı gelmiş geçmekteymiş bile. Masalar ve sandalyelerde ne gam ne keder. Şerefi olmayana işgal altındaki makamlar kendi şerefinden ne kadar şeref verebilirlerki? Kıravatlı eşeklere de çüşünüz ulan çüşünüz!