Gelişimin önündeki en büyük engel, değişime kapalı olan yapılar ve değişime ayak uyduramayan yöneticilerdir.İcraatın başına geçmek isteyen herkes, yenilik, değişim ve gelişim sözü verir.Bazılarımız bu değişime devrim, bazılarımız yenilik desek de değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.Var olan her şey değişmeye mahkumdur.İnsani gelişmişliğin önünde ki en önemli engel; "çoğunlukla benlik duygumuzun öne çıkması, saygınlığımızı korumak üzere başarısızlıktan korkmamız/kaçınmamız, kendimize aşırı değer vermemiz gibi gerçekçi olmayan düşüncelerdir."Devletlerin ya da kurumların gelişiminin önündeki en büyük engelse; "Statükodan beslenen, varlığını mevcut düzenin varlığına borçlu olan çıkar grupları,Değişime kapalı gelenekçiler yani mevcut durumdan hoşnutlar grubu, Muhafazakâr korkaklar..." En önemlisi de bilgisiz, sorgusuz sualsiz bir yere tabi olmuş insanlar topluluğu" Toplumumuza baktığımızda sağduyu sahibi insan sayımız çok olmakla beraber, yukarıda saydığımız kriterleri taşıyan kişi sayısı hiçte azımsanacak gibi değil. Bir organizasyonun başarılı olabilmesi için, sistem içinde bulunan herkesin üzerlerine düşen belirlenmiş görevleri tam manasıyla yerine getirmesi gerekir.İşin içindekiler arasında iletişimsizlik, kısır çekişme, çekememezlik veya ayak oyunları dönüyor, Sorumlulukta, yükte paylaşılmıyor, bilgi saklanıp anlaşılır politikalar uygulanmıyorsa başarısızlık kaçınılmazdır.Başarılı olmanın bir yolu da külfeti de nimeti de eşit paylaşmaktır.Devletler işlevini iyi yapan kurumlar, kurumlar vizyon sahibi çalışkan yöneticiler sayesinde büyür,İçerisinde bulunduğum kamusal yapı ve sendikal hareket sayesinde işe başladığım günden bu yana hep korku politikalarına kendini inandırmış yığınlarla mücadele etmek, inananları da bu yanlış düşüncelerinden vazgeçirmek ile uğraştım.İnanın en zorlandığım kesim bilgi sahibi olmadan, ezbere fikir yürüten, kulaktan dolma bilgileri kendi fikirleri gibi sunan insanlar oldu.Çoğu zaman tartıştığım kişileri ikna etme başarısı göstersem de zaman zaman pes etmek durumunda kaldım.Cahille tartışmaktan çok diplomalı cahillerle tartışmaktan yoruldum.Oysa sendikacılıkta yorulmak ve pes etmek yok, muhatabını ikna etmek, onu bir taraf olarak kazanmak şart.Hassasiyet gösterdiğimiz hususlardan biri "her şeye rağmen" kazanmak, bu bizim açımızdan kabul edilebilir değil.Bir insanı kazanırken etik değerlere, kişisel sınırlara, bireyin fikrine saygı göstermek olmazsa olmazımız.Biz bize yapılmasını istemediğimizi başkalarına yapmamak gibi güzel bir huyumuz var.Rakiplerimiz niceliğe önem verirken, biz niteliğe değer veriyoruz.Bu yüzden sayımız bazen istediğimiz hedeflere ulaşmıyor.İnsanlar bir konuya inanmak istediklerinde illa bir yolunu buluyor, hiç cevap veremeyeceği zamanlarda "öyle olması gerekiyor" ya da "bir beklentim var " dediğinde tüm kapılar kapanmış oluyor.Bu insanın kapısını zorlamanın hiçbir kazanç getirmediğini iyi biliyoruz.Size kapıları kapatan arkadaşın bazı hususlarda sizi tasdik edip desteklediği ve hatta mensup olduğu yere sizden çok atıp tuttuğunu görürsünüz.Ve en kötüsü de yalan üzerine iş yapmak.Bir büyüğüm derdi yalan söyleyen kişi ya çok zeki olmalı ya da çok aptal.Zeki olmalı çünkü günü geldiğinde yalanını ve niye söylediğini hatırlamalı. Yalanların er geç ortaya çıkmak gibi güzel bir özelliği var.Çok aptal olmalı ki onun söylediği söz karşısında ki tarafından sorgulansın yalan olduğu anlaşıldığında şaşırılmasın."Sen basit yalanları gözümün içine bakarak söylerken inandığımı sanacak kadar aptaldın. Oysa ben senin cahil cesaretine şaşkındım sözünde olduğu gibi."Yalana dayalı yapılan hiçbir işten hayır gelmeyeceği gibi, yalan söyleyeni mahcup, inananı mağdur eder.Çıkarcılık yalancılığın kardeşi, ikisi birbirini tetikliyor.Çok şükür yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız beklenti ve çıkarı olmayanlar Allah hem samimi dostlarımızın hem de ülkesi , milleti ve camiası için samimiyetle, muhabbetle çalışan dürüst insanların sayılarını artırsın.Dalkavukluğun sağladığı çıkar dürüstlüğün kazandırdığı faydadan daha fazla olursa o ülke batar. - MontesquieuYalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekân yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullan da dürüst olmayı dene. (Victor Hugo)