İki il başkanlı CHPde nefesler tutuldu… Partililer, yarın toplanacak MYKdan çıkacak karara kilitlendi... CHP Genel Merkezi ya, CHP İl Yönetimini Sait KÖSEyi seçmeyip TAVSİYE kararını uygulamadıkları için görevden alacak ve bayrağı Sait KÖSEye verecek, ya da tüzüğe göre, kendi il başkanınızı seçme hakkınız var diyerek Miktat YILDIRIMın il başkanlığını onaylayacak... Tabi değişik şıklar da ihtimal dahilinde… MYKdan çıkacak karar beklene dursun, İl Yönetiminin, başkanlık mücadelesi verdiği CHPde, Milletvekili aday adayları ise, ÖN SEÇİM savaşı veriyor… Onların derdi, il başkanının kim olacağıyla ilgili değil… İl başkanı kim olursa olsun, yeterki ÖN SEÇİM taraftarı olsun… Sait, Mehmet, Ahmet farketmez, il başkanı çıkıp, Söz veriyorum, Milletvekili adaylarının üyelerle gidilecek bir ön seçimle belirlenmesi için mücadele vereceğim desin… Aday adayları, bunu kim söylerse onun yanında… Zaten Sait KÖSEden ÖN SEÇİM lafını duymadıkları için örgüt toplantısına koştular… Bunu da açık açık söylüyorlar… Bu arada, Sait KÖSEnin ön seçim lafını hiç dillendirmemesi, yerel siyaseti, Gaziantep siyasetini hiç bilmediği ya da, bilse de, tasvip etmediğini akıllara getiriyor… Genel siyaset kadar, Gaziantep siyasetini bilmek de önemli… Gaziantep siyasetinde var olmak için, örgütü karşınıza değil, yanınıza alacaksınız… Aksi halde, bu partide halka değil, ÖRGÜTE rağmen bir şey yapamazsınız... Bu durumlarda aklıma hep şu hikaye gelir... DÜNYA İLMİ Medresede yıllarca eğitim alan genç bir talebe, bir gün hocasının karşısına geçer ve -Hocam, ben artık ahiret ilmini öğrendim. Beni bırakın gidip, öğrendiklerimi insanlara anlatayım, hizmet edeyim der. Hocası gülümser ve Henüz değil, AHİRET ilmini öğrendin ama, DÜNYA ilmini öğrenmedin... Dünya ilmini de öğren ondan sonra git der. Talebe hocasının sözleri karşısında, -Hocam, bana dünya ilminin gereği yok. Bana ahiret ilmi yeter. Beni bırakın gideyim der. Hocası bakar, talebesi kararlıdır, gitmesine onay verir... Ertese gün genç talebe sabahın erken saatlerinde medreseden çıkar ve yola koyulur… Az gider uz gider, bir köye gelir. Günlerden Cumadır… Köyün camisine girer… Hoca cuma namazını kıldırır… Genç talebe gözlerine inanamaz… Cami hocası ayeti eksik okumakta, yalan yanlış şeyler söylemektedir… Namaz biter ve genç talebe şaşkınlık içinde cami hocasının yanına gider... -Hocam, ayeti eksik okudunuz der… Hoca birden hiddetlenir ve cemaate dönerek, Ey cemaat, bre kafir hocanıza ne diyor… Benim yalan yanlış okuduğumu söylüyor der. Cemaat ayaklanır ve hep birlikte genç talebenin üzerine çullanır, Talebenin yüzü gözü kan içinde kalır… Zavallı talebe, yediği dayağın ardından yola koyulur ve geldiği kasabaya geri döner… Medreseye gelir ve hocasının karşısına çıkar... Hocası bakar talebesinin üstü başı yırtık, yüzü gözü yaralıdır… Ne oldu? diye sorar… Talebe başından geçenleri anlatır... Hoca dinler ve Git dinlen, yarın yola çıkıyoruz der. Ertesi sabah erkenden hoca ve talebesi yola koyulurlar… Yine bir Cuma günü talebenin dayak yediği köye varırlar… Cuma namazı için camiye girerler… Cami hocası yine ayetleri eksik okumaktadır… Namaz biter… Medrese Hocası, Cami imamının yanına gider ve eteğine kapanır… Cami hocası, cemaatin yanısıra, talebe de şaşkındır… Medrese hocası cemaate döner ve Ey cemaat… Bu hocanız var ya, öyle mübarek bir hocadır ki, sakalından bir kıl koparan cennete gider, saçından bir kıl kopartan cehennem azabı görmez der. Bunun üzerine camidekiler, hocadan bir kıl koparmak için birbirleriyle yarışırlar.. Hocanın ne saçı, ne sakalı kalır… Medrese hocası, talebesine döner ve İşte DÜNYA İLMİ böyle bir şey evlat der… Kalın Sağlıcakla…