Kamuoyunda paralel devlet yapılanması olarak bilinen cemaatin, Cumhuriyet’i dönüştürmek ve devleti ele geçirmek için üç ana hedef belirlediği malumunuz.Adliye (1) Mülkiye (2) Askeriye (3)“Devletin damarlarına gireceğiz. Önce Adliye’yi sonra Mülkiye’yi ele geçireceğiz.” diyen bu illegal yapıya kimlerin yardımcı olduğu tarih önünde sabit.Devlet içindeki kuluçka dönemini tamamlayan cemaatçi yapının kabuğunu kırarak yumurtadan çıkışı da, adım adım bir canavara dönüşü de birer ibret vesikası.15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra devletin bağırsaklarını temizleme gayretindeki hükümet, binlerce personeline uzaklaştırma, görevden alma ya da işten el çektirme adı altında operasyona başladı.Operasyona maruz kalan mülki ve askeri katla birlikte görevi adalet dağıtmak ve hakkı tescil etmek olan adli kattaki dalgalanmalar ise çok önceleri başlamıştı.Hakim ve savcıların görevden alınmaları ve tutuklanmaları beraberinde birçok tartışmayı da gündeme taşımıştır.Bir dönem yargılayan ve isnat edilen suçu karara bağlayarak hüküm veren hakimlerin ve savcıların paralelci terör örgütüne yardım ve yataklıkta bulunarak terörist sayılması verilen hükümlerin ve cezaya bağlanan kararların yeniden gözden geçirilmesini zorunlu hale getirmiştir.Binlerce adli vakada, on binlerce tutuklu ve hükümlü, ehil olmayan ve ön yargılı bu dar kadrolar tarafından adeta infaz edilmiştir.Hukuk yoluyla gerçekleştirilen bu infazlarla birlikte söz konusu haksız yargılamalar binlerce insanı mağdur duruma düşürmüş ve boş yere hapis yatan tutuklu ve hükümlüler devletten alacaklı durumuna gelmiştir.Cemaatçi paralel devletin adli katta estirdiği terör, yargılamalardaki keyfi, yanlı ve hatalı hükümleri hükümsüz kılmıştır.Yargılayanların yargılanır hale geldiği bu kaos ikliminde geriye dönüldüğünde nasıl bir hukuk garabetiyle karşı karşıya kaldığımızın da izleriyle doludur.Güya kabilinden adaletin tecellisi için görev yapan ancak isimleri ve liyakatları tartışma konusu olan ve görevden uzaklaştırılan bütün hakim ve savcıların takip ettiği dosyalar geriye dönük olarak tekrar incelenmeli ve hukuksal itiraz süreci hızlandırılarak mağdur edilenlerin mağduriyeti giderilerek iade-i itibarları sağlanmalıdır.Unutmayalım ki adalet mülkün temelidir. O adalet ise tıpkı demokrasi gibi mutlaka herkese lazım olacaktır.