Ve yürüyordu gök tengri?ye yakaran çelik bilekli bahadırlar, elleri kılıçlarının kabzasında, bakışları düşmana kilitlenmiş ve yürüyordu tam tekmil ordu-yu hümayun. Ve dahi göklerin gelişine muştuladığı Allah?ın yeryüzünde ki Türk adlı ordusuna mensup bir neferdir o. Ve dahi Fermanı boynunda, kellesi koltuğunda, yüreği avuçlarında yaşayan yiğit bir alperendir o. Adı ÇAKIR REİS. Mete Kağan?ın sadağında, yayında, Bumin Han?ın kılıcında onun mühr-ü cemali var. Karlı Tiyeşanda zamanı soluyan gök gözlü börteçine?nin bakışlarında, tozu dumana katarak ilerleyen atlıların nefesinde ve fergana vadisini döven nal seslerinde dahi o var. Hazar?da yunmuşluğun, selenge?de suya doymuşluğun, ergenekon?da demir dağları eritmişliğin, tarihi yeniden yazmışlığın ve hokka?da ki kanla, divit?in asaletinde o var. Ve dahi adı ÇAKIR REİS diye hükmolunmuştur. Öyleyse hakikatin olmalıdır hüküm. Her şey aklıma gelirdi de, sen içerde ben dışarıda, sana yazacağımı hiç mi hiç tasavvur etmezdim.Sen ki içerde hürriyeti gaspedilmişken, ben ki dışarıdayım. İnsanı garip bir suçluluk duygusu sarıp sarmalıyor. Sanki sizi orada bir başınıza bırakmış, kaderinize terk etmişiz de. Bizler zevk-ü sefada bir lale devri yaşamaktaymışız gibi bir duygunun baskısı altındayız. Yaşamakta olduğumuz bu süreç elbette basın yoluyla kamuoyuna deklare edildiği gibi değil. Ki ikamet ettiğiniz coğrafyada yaşanan kirli alışverişin ve kirli ilişkilerin varlığını daha önceleride bana anlatmıştın. Sevgili Kardeşim!.. Seninle olan hukukumuzu, fikirdaşlığımızı ve kardeşliğimizi dostlarımız bilir, dostlarımız bildiği kadar Türkiye?nin düşmanlarıda bilir. Zira yüreği Allah ve Vatan sevgisi ile yanmışlar olarak , biz o yanan ateş, ateş ise tamamen biz olmuşuz. Bütün bu anılan değerleri edep ve huşu ile bire tarafta muhafaza edilmek üzere dinlenmeye alalım. Gelelim Çakır Reis?in mektubatına; Buradan sonra ben bir gazeteciyim, Reis ise halen ceza evinde yatmakta olan bir tutuklu. Satır aralarında dile getirdiği şeyler yalanır, yutulur cinsten şeyler değil. Gaziantep şehrinin ortalık yerinde oluşmuş bir bataklıktan bahsediyor Şevket Çakır, Türk gençliğini zehirleyen, maddi kazanımlar ve para hırsı adına gencecik hayatların zehir zerk etmeyi meslek haline getirenlerden ve Gaziantep kamuoyunu bir süreden beri meşgul eden çatışmanın asıl nedeni olarak basit bir trafik tartışması değil, uyuşturucu baronlarına ve onun taşeronlarına karşı durmanın bedeli olarak karşı saldırıda canlarına kast edildiğinden bahsediyor. Şevket Çakır?a kulak verelim; ?Olay medyaya yansıdığı gibi değil çok farklı, gençliğe uyuşturucu satılmasıyla ilgilidir. Kardeşimin 11 yaşında ki çocuğuna uyuşturucu verilmiştir ve de dalga geçilmiştir. Kardeşim arabasıyla oraya gittiğinde, yani uyuşturucu satılan sokağa, burada ki evler yaklaşık 60 veya 70 ev bu işle uğraşmaktadır. Nezihe Osman Atay İlköğretim Okulu?ndan, Kurt Markete kadar olan yani Farabi Cad bu işle ilgilidir. Orada bulunan Aşevi Camii önünde cayır cayır uyuşturucu satılmaktadır. Esrar, Ekstaziy, Eroin ve Kadın Ticareti aleni olarak yürütülmektedir. Tabi ben bu konuyu daha önce devletin yetkili mercileri ile görüştüm, çok ta sağlıklı olmadığı kanaatindeyim. Nereye gidiyor bu ülke? Kimin ülkesi eşkiyaların mı, yoksa gerçek anlamda Allah için MUHAMMED için bayrak için yaşayanların mı?? Şimdi burada duralım ve Şevket Çakır?ın dile getirdiği iddiaları aklımızın terazisine çıkaralım. Bu satırlar ciddi bir ihbar niteliği taşıyor. Yer ve mahal bildirerek kanunun kazandığı ciddiyeti ve ulaştığı vehamet boyutunu gözler önüne seriyor. Şevket Çakır sonraki satırlarda ise ?Rüzgar? lakaplı kardeşi Mehmet Çakır?ın darp edilmesi ve arabasının tahrip edilmesi olayı sonrasında yaklaşık 300 kişilik bir grup tarafında evlerine taş, sopa, pompalı tüfek ve çeşitli silahlarla ateş edildiğini ifade ediyor. Şevket Çakır?ın bu satırlar vasıtasıyla resmettiği olay tam anlamıyla bir linç vakasıdır. Kendilerini savunmak zorunda kalan ailenin ? nefis müdafaası? nasıl bir sonuç verecek ilerleyen günlerde görülecek. Her sayfası Cezaevi Müdürlüğü tarafından kaşelenmiş mektup tarafıma gönderilmiştir. Dürüst ve tarafsız gazeteciliğimizin ve halkın sağlıklı ve doğru haber edinme hakkı adına söz konusu satırları köşemde yayınlamayı uygun buldum. Bunda sonrası emniyet birimleri ile Yüce Yargının inhisarında. Allah doğruların yardımcısı olsun. Ve yürüyordu gök tengri?ye yakaran çelik bilekli bahadırlar, elleri kılıçlarının kabzasında, bakışları düşmana kilitlenmiş ve yürüyordu tam tekmil ordu-yu hümayun. Ve dahi göklerin gelişine muştuladığı Allah?ın yeryüzünde ki Türk adlı ordusuna mensup bir neferdir o. Ve dahi Fermanı boynunda, kellesi koltuğunda, yüreği avuçlarında yaşayan yiğit bir alperendir o. Adı ÇAKIR REİS. Mete Kağan?ın sadağında, yayında, Bumin Han?ın kılıcında onun mühr-ü cemali var. Karlı Tiyeşanda zamanı soluyan gök gözlü börteçine?nin bakışlarında, tozu dumana katarak ilerleyen atlıların nefesinde ve fergana vadisini döven nal seslerinde dahi o var. Hazar?da yunmuşluğun, selenge?de suya doymuşluğun, ergenekon?da demir dağları eritmişliğin, tarihi yeniden yazmışlığın ve hokka?da ki kanla, divit?in asaletinde o var. Ve dahi adı ÇAKIR REİS diye hükmolunmuştur. Öyleyse hakikatin olmalıdır hüküm